Nuray Çalışkan sözleri ve alıntılarını, Nuray Çalışkan kitap alıntılarını, Nuray Çalışkan en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
- Merak etme canım kızım, çok daha iyisini, çok daha güzelini alırız sana. Şimdilik satmak zorunda kaldık, diyerek kızının kumral dalgalı saçlarını okşuyordu. O da istemiyordu elbette bütün bu yaşanılanları.
Ancak Türkiye’ye zor şartlarda gelip çektikleri geçim sıkıntısı yüzünden tekrar Bulgaristan’a dönen Türklere inat dayanmalıydı bu zor duruma. Direnmeliydi. Dönmemeliydi. Sabretmeliydi. Kızı gözyaşları ile ağlıyordu belki. Ama onun içi kan ağlıyordu. Yine de bir yolunu bulmalı ve devam etmeliydi. Ailecek bu zorluğun da üstesinden gelecek, özgürlüklerin kısıtlandığı o zalim yönetime boyun eğmeyecek ve asla geri dönmeyeceklerdi. Bunun için ne gerekiyorsa yapacaktı Halide Hanım. Hatta bu yüzden değil miydi ki kolundaki anne yadigârı saati satması? Üç kuruşa gitmişti güzelim parça? Neden? Birkaç ekmek ve yoğurt alabilmek, güçlü durabilmek için. Evet, zordu. Ama çok daha zorlarını görmüştü. Yaşadığı psikolojik baskı ve gönül yükünün yanında bu hiçbir şeydi. Çünkü biliyordu ki sıkıntılar geçiciydi, para kazanılırdı. Zor ve önemli olan hürriyetti!
#nurayçalışkan #göçmenkızı #okuyorum #kitapalıntısı s.58
Uzun, düz bir yoldu takip ettikleri. Sarı sarı günebakan tarlaları, ekinler, toprağı kavuran güneş, sıcaktan ısınmış mis gibi ot kokusu, ağustos böceğinin melodisi... Hepsi öyle güzel görünüyor, öyle huzur veriyordu ki aileye...
O an daha sonra Necip Fazıl’ın “Öz vatanında garipsin, öz vatanında parya!” dizesini hatırlatacak durumların yaşanacağından bihaber olmak.. Türkiye’de yaşamak, özgürce kimliğini, dilini, ibadetini saklamadan, ezanı duyarak, Türkçeyi konuşarak.. Nereye gideceğimizi bilmeden yol almak en can yakıcı durumdu. Dostoyevski’nin de dediği gibi: “Belirsizlik, en kötü ihtimalden daha acı vericidir”.. İsviçre, kantonlara ayrılıp yakın olduğu 3 ülkenin dilini konuşuyordu: Fransızca, Almanca, İtalyanca. Buna rağmen kendi dilleri yoktu.. Hissetmeye çalıştı Nilay 1300 yıl öncesini, ellerini Orhun Vadisinden getirtilmiş 2 anıtın üzerinde gezdirirken.. Demek o derece büyük bir korku salmış ki Türkler, Çinler bu kadar uzun ve yüksek duvarlar yapmış, hem de Uzaydan görünecek kadar.. 3 Ağustos, yoksa tarih tekerrür mü ediyordu? Yeni bir göç hikayesi mi başlıyordu? Hoş geldin, minik seyyah Göçmen Kızı!...
Köklerimiz göçebe bizim!
Ta Orta Asya'dan Anadolu'ya,
Hazar'a, Balkanlar'a, Avrupa'ya olan göç, hiç durmamış;
Sürekli bir yer değiştiriş, bir arayış,
Her gittiği yerden esinleniş;
Dilinden, dininden, kültüründen etkileniş,
Dedim ya köklerimiz göçebe bizim:
Yaşam bir direniş!
- Biliyor musun her şey zekâ ve yetenek değildir! Bunlar mutlu etmez insanı. Merhamet ve olumlu bakış açısı çok önemli. İnsanları olduğu gibi kabul etmeyi bilmeli. Gerçi benim için çok zor bir durum bu. Ama yine de şöyle bir şey var: mutlu olmak istiyorsan, ne kadar anlatırsan anlat, anlamayacağını bildiğin kişi ve durumlar için enerjini boşa harcamamalı. Gülüp geçmeli. Şu hayat denen kısacık kum saatini iyi değerlendirmeli. Önceliklerini belirlemeli ve şunu yapmadan ölmek istemiyorum dediklerini öne çekmeli. Ha sana böyle diyorum da ben öyle mi yaptım ya da yapıyorum? Hayır! Hiç mi hata yapmaz insan?
#nurayçalışkan #göçmenkızı #okuyorum #kitapalıntısı s.126-127
Ve sen geç kaldığın için üzülürken aslında bu geç kalma duygusundan hiçbir zaman kurtulamayacaktın.
Nasıl bir his ise artık o; her şeyi görmek, bilmek ve yapmak isteğiyle dolu!
Hayata falan da küsecek değildi; sevdiği kişi onu sevmiyor diye. Kimse kimseyi sevmek zorunda değildi.
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil
Bütün iş Tahir ile Zühre olabilmekte
Yani yürekte...