Peter Brunette kitaplarını, Peter Brunette sözleri ve alıntılarını, Peter Brunette yazarlarını, Peter Brunette yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Dünyaya inip evlenme gibi bir ihtimaliniz var mı acaba? "Emin değilim. Ne fark var ki zaten? lki veya üç yıldır bir kadınla birlikteyseniz evlisinizdir. Tabii ki eğer çocuk istersek durum değişir.
Bazen insanın çocukları olmasının güzel bir şey olduğunu düşünüyorum, ama bizim işimizde değil. Bizimki ego merkezli bir meslek ve öncelikle kendinizle ilgilenmeniz gerekiyor."
"Bana kalırsa, ben kan fışkırtma fikrini seviyorum, bu ... gerçekten bir arınma gibi, yani kan çeşmeleri gibi... fakat bu gerçekçi, tamamen gerçekçi bir şey. Yani, söz konusu olan benim kendi başım ... Vurulma fikrini seviyorum."
"Ticarileşme meselesi bir endişe kaynağı. İnsan bir seçim yapmak zorunda mı, ya bir Akedemi Ödülü alıp milyoner olmaya göz dikmek ya da sadece istediğiniz filmleri yapıp açlıktan ölmek zorunda mısınız?"
Taksi Şoförü aslında Paul Schrader'in. Biz onu sadece yorumladık. Paul Schrader bana senaryoyu verdi, çünkü Arka Sokaklar'ı görmüştü ve orada Bob'u sevmişti, beni de bir yönetmen olarak sevmişti. Bizimse, yazıldığı haliyle, Paul'un onu yarattığı haliyle Travis hakkında benzer hislerimiz vardı. Hepimiz aynı duyguları hissediyor gibiydik. Üçümüz arasındaki küçük bir kulüp gibiydi bu. Paul Schrader ve benim aramda hayat ve inanç konusunda, ölüm ve suç, cinsellik konusunda belli bir benzerlik vardı ve hala da var. Paul ve ben bu tip şeyler konusunda çok yakındık. Fakat kendimin yalnızca yorumladığımı söylemeliyim, özgün fikir ve kavrayış tamamen ona ait. Yani şimdi adamın biri çıkıp senaryoyu sadece yorumladığını söyleyebilir -ve onu mahvedebilir. Yalandan alçakgönüllülük yapacak değilim. Fakat anlamanız gereken özgün fikrin ondan geldiği. Yıllardır "Martin Scorsese'nin Taksi Şoförü," dediklerinde bunu düşünüyorum, bunun Paul için ne kadar acı verici olabileceğini. O eser gerçekten Paul'ün.
Şurası bir gerçek ki, Bay Scorsese sinema yoluyla kendi davranışları ve kaygılarını keşfetmekle bütün çağdaşlarından daha çok ilgili. Filmlerindeki rastgele şiddet, her an her şey olabilir hissi, yönetmenin Manhattan'da büyüyen küçük bir çocuk olarak şahit olduğu amaçsız sokak olaylarından kaynaklanıyor; aslında Pupkin ve Langford dahil olmak üzere bütün kahramanlarının dışlanmış, suça bulaşmış ve insanlarla ilişki kurmaya ve onlar tarafından tanınmaya muhtaç kişiler olmasının da otobiyografik kökenleri var.
Kimse bir Scorsese filminden bir sahneye bakıp, nefesi kesilerek, “Bu bir müzede sergilenmeli” demez. Onun sahneleri hayatın hamlığıyla titreşir, kamerası sinirli, hatta isterik gözükür, oraya atlar buraya zıplar, sanki o anın güzelliğini ya da çirkinliğini yakalamak için hiçbir şey yeterli olmayacakmış gibi mütereddittir.
Zaman zaman kitap önerisi isteyen arkadaşlarım oluyor. Ben de refleks olarak hemen 1K'de okuduğum kitaplara göz atıyorum uzun uzun. Bir süre sonra yorucu ve zaman alıcı olan bu duruma karşı "ne yapmalı" düşüncesiyle bir süredir aklımda olan bu listeyi yapmaya karar verdim. Şimdiye dek okumuş olduğum 370 kitap içinden benim için
Martin Scorsese'yi hiç bilinmeyen bir çok yönüyle tanımamıza neden olan harika bir kitap, keşke bitmese ve daha sonraki dönemlerini de ekleselermiş diyorsunuz kitap bittikten sonra. Aile hayatı ve çevresine rağmen sinemaya girmesi ve bir çok zorluk yaşamasına rağmen vazgeçmeden devam etmesi çok etkiliyor. Filmeri başarılı olsa da her filmine
Kendimi kapatıyorum, genelde dört veya beş veya altı günlüğüne. New York Hikâyeleri’nde iki gündü; çekimler üzerinde çalıştım. Kendimi kapatmayı deniyorum ve bir otele gidiyorum veya evde kalıp biraz müzik açıyorum, etrafta dolanıyorum. Bazen saatlerce hiçbir şey yapmıyorsun ve derken birdenbire yarım saat içinde hepsi geliveriyor. Bazen gelmiyor. Bazı durumlarda belli sahneler için daha nasıl yapacağını hesaplamadan yeri bulman gerekiyor. Pek çok durumda, “Yer önemli değil, kameranın izleyeceğini biliyorum ve biliyorum ki soldan sağa izleyecek. Biliyorum ki şu karakterden bu karaktere gidecek ve ben de onunla gideceğim,” diyebiliyorsun. Belli seçimler yapıyorsun. Hem pan yapabilir hem de izleyebilirsin. İzleyicinin hissettiği farklı duygusal ifadeler bunlar. Saatlerce rasyonelleştirmekten ya da fikirleştirmekten bahsedebilirim, fakat bu sadece açık bir zihinle hikâyenin içinize süzülmesine izin vermeye çalıştığınız ve sizi alıp götüren bir süreç. Gerçekten filmi hayalinde yaratıyorsun- hemen hemen her karesini.
Bir şeyi arkanızda bırakmış olmanız ona hâlâ sahip olmadığınız anlamına gelmiyor. Bu sizin geldiğiniz yer. Onunla bir benzerliğiniz var, çoğu zaman ona karşı bir sevgi duyuyorsunuz. Ben artık orada varlık göstermiyorum. Artık oraya ait değilim. Fakat pekâlâ da orasını, Sıkı Dostlar gibi bir filmde kullandığımda mümkün olduğunca hakiki bir şekilde göstermeyi deneyebilirim . Bunun nesi yanlış? Bu hayatımızın bir parçası, bunu inkâr etmek neye yarar ki? Hayat hakkında öğrendiklerimin çoğu oradan geliyor. Bu yüzden geri dönüp çözümlemek istiyorsunuz. Bazılarına göre bu aile, diğerlerine göre memleket. Bilmiyorum. Bana göre altkültürdü.
Sanırım, insanların davranış biçimiydi merak ettiğim. Oturup televizyonda bir şeyler izleyebilirim. Odada amcalarım da olabilir. Annem de orada olabilir. Amcalarımdan biri, “Bu iş o şekilde olmaz. Bu iyi bir film vesaire, gerçekten sevdim, ama biliyorsun gerçekte ne olurdu falan filan. Böyle yapardı, kadın onu terk ederdi ve o da diğer adamı vururdu,” diyebilir. Hepsi kendi kara film versiyonlarını geliştirirdi ve aslında bunlar televizyonda izlediğimiz filmden daha da iyi olurdu. Bu, gerçekliğe dayanan bir şey gerektiriyor. Gerçekten yaşanan bir şey.
Sinema öğrencilerine ve sinema ile ilgilenenlere şiddetle önerebileceğim önemli bir kaynak. Film çekerken yaşanılan zorlukları, özellikle yönetmenin hissettiği kaygıları kısa veya uzun film çekmeden anlayamazsınız. Ama bu kitap size bu hissi anlama fırsatı sunuyor. Uzun yıllara yayılan kariyerinde yaptığı onca başarılı filme rağmen hep diken üstünde duran, projeleri iptal edilen, bunalımlar geçiren Martin Scorsese'in özelinde sinema tutkusunun bedellerini gözler önüne seriyor. Yaklaşık 30 yıllık bir süreç içinde yapılan röportajlardan derlenen bu eser aynı Quentin Tarantino röportajlarında olduğu gibi size ilham verecek. Sinema yapmakla ilgiliyseniz ve teşebbüsünüz olmuşsa da tanıdık duygularla karşılaşacaksınız.
Martin ScorsesePeter Brunette · Agora Kitaplığı · 201117 okunma
Martin Scorsese filmlerini sevenler için, yönetmeni ve filmlerini daha iyi anlamakta faydalı olabilecek bir derleme kitap. Yapım süreçleriyle ilgili ilginç bilgiler var içinde. Kitabın en büyük eksiği Scorsese'in 2000 sonrası filmleriyle ilgili röportajların yer almaması.
Martin ScorsesePeter Brunette · Agora Kitaplığı · 201117 okunma