Allah'ın Resulüne, Kureyş'in reisliği de teklif edilmişti. Fakat Kureyş'e reis olmayı seçmek "Müslümanca Özgürlüğü" terketmeye varacaktı. Burada, üzerinde durulacak mesele şudur : Bir kez Kureyş'in riyaseti kabul edilince, "Müslüman olma" özgürlüğünden vazgeçmeyi kabul ettiğimizi açıklıyoruz demektir. Bir kez Kureyş'e reis olunca, mücadele tarzının yöntemini de Kureyş'in belirlemesine izin veriyoruz demektir. Fakat bu durum gerçekte bir özgürlüğün kullanılması mıdır, yoksa köleliğe razı olmak mıdır?
Demek ki, Müslümanlar, kendilerine hiç kimsenin bir lütuf ve ihsan olarak bahşetmediği, bu yüzden de kimseye boyun eğmek zorunda kalmayacakları bir özgürlüğü kullanacaklardır: Müslüman olma özgürlüğünü. Bu özgürlüğün elde edilmesi için kimseyle boğuşmak gerekmiyor; kullanılabilirse bu özgürlük her zaman ve her yerde kendiliğinden vardır. Müslüman olma özgürlüğü kullanılabilirse bugün var gibi gelen birtakım kısıtlamaların, kayıt ve şartların ne kadar anlamsızlaştığı da farkedilecektir. İslam'ın özgürlük kavramı da başkalarınınkine benzemez çünkü.
Günümüzde insanın bağlanmak zorunda bırakıldığı putların sayısı putperest devirlerdeki putlardan daha az değildir. Bir putpereste, taptığı taşın ona zarar ya da fayda getirmeyeceğine onu inandırabilmek belki daha kolaydı. Fakat günümüzün putperestliğinde, insanı nefsinin derin liklerinden yakalayan öyle putlar oluşmuştur ki, insanı o putlara inanmaktan alıkoymak nefse güç gelebilir.