Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Reşid Rıza

Reşid RızaMenar Tefsiri yazarı
Yazar
7.6/10
7 Kişi
30
Okunma
10
Beğeni
1.363
Görüntülenme

Reşid Rıza Gönderileri

Reşid Rıza kitaplarını, Reşid Rıza sözleri ve alıntılarını, Reşid Rıza yazarlarını, Reşid Rıza yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Şayet insan, iradesini bütün gücüyle kendisine zevk veren bir şeye ve peşin bir menfaate yöneltirse, ileride karşılaşacağı bir zarardan sakınmayı zor akıl eder. Peşin menfaat karşısında inanmadığı ahiret azabından sakınmayı akıl etmesi ise daha da zordur. Hele bu konuda ikna olması büsbütün uzaktır. Ancak Allah'ın, akıl ve vicdanın birlikte benimsediği bir imanla Kur'an'a inanmaya hidayet ettiği kimse hariç.
c14 sf124
Trablus Müslümanlarının dinî ve medenî islaha olan istidatlarının Beyrut Müslümanlarınınkinden daha düşük seviyede olduğunu açık bir şekilde anladım. Bunun sebebi Trablus Müslümanlarının, Müslümanların medeniyetinin düşüşe geçmesinden ve ilimlerde zaafa uğramalarından sonra, orta çağlardan bu yana vazedilen İslâmî ilimlerle ve Arapça fenlerle
Reklam
Ortalıkta dolaşan İslâmî kitaplarla çokça uğraşmamış ve Batılılaşmaya meftun olmamış olmaları, Beyrutluların Müslümanların terakki etmelerinin yegâne unsuru olan ıslaha hazır olmalarını sağladı. Sözü edilen ıslah, Kitap ve Sünnetin hidayetiyle çağdaş bilim ve maarifin arasının güçlü bir çatışma olmaksızın birleştirilmesidir.
Beyrut Müslümanlarının her türlü dinî ve medenî ıslahı kabule hazır olduklarını gördüm. Ayrıca aralarında dinî gayret sahibi kimseler var; ümmeti uyandıracak, memleketin durumunu ilerilere taşıyacak işlere meyyal olanları var. Onların bilgilerinde bir payımın ve ihlâslı dostların biraraya gelmesinde bir gayretimin olmasını ve ıslah usulüyle ilgili görüşlerimi bu kimselere bildirmeyi istedim. Bu vesileyle biraraya gelenlerin konuşmaları beni sevindirdi; gördüm ki aralarındaki farklılık çok da büyük değil, [toplumlarının] katmanları arasındaki ihtilaflar derin değil. Ehl-i zuhûr [mukallitler?] arasındaki çekişme haset derekesine indirgenmemiş; tutucuların ıslaha karşı çıkışları ise mukavemet derecesine ulaşmamış. Benim görebildiğim kadarıyla bunun sebebi, ıslahı arzulayan neslin önde gelenlerinin, kendilerini dinlerinden uzaklaştıracak ve seleflerinin medeniyetlerini kendi gözlerinde küçük gösterecek, onları kadîm namına ne varsa terk etmeye sevk edecek ve yeni olan her şeyi kendilerine güzel gösterecek Avrupaî bir terbiye (eğitim) ile yetiştirilmemeleridir. Hâlbuki İstanbul, Mısır ve Tunus'taki Batıcıların büyük çoğunluğu böylesi bir büyülenme içersindedir. Bir diğer sebep ise bu kimselerin kelam ve fıkıh ilminde derinleşmemiş olmaları ve bu iki ilmi, diğer Arapça fenlerle beraber Müslümanların terakkisi için gerekli yegâne ilimler haline getirmemiş olmalarıdır.
Reşid Rıza "ilim talebesi ve ıslah taraftarı" kimseler için kendi hayatından beş ilke çıkartır. Buna göre, a) medreselerde uzun süre kalmak zararlıdır, b) ilme niyet edildikten sonra sağlam bir hedef tespit edilmeli ve kişi iradesini buna yöneltmelidir, c) ilim talebinde taklidden uzak olunmalı, bağımsız bir tavır takınılmalıdır, d) faydalı ilim kişiyi salih amele yönelten ilimdir, e) ilim manevi bir temizlenme aracıdır.
Reşid Rıza'nın ilmî kimliğiyle geçirdiği dönüşüm ve savrulmalara paralel olarak siyasî arenada da istikrarsız bir tutum içerisinde bulunduğu görülür. Önceleri Müslümanların Batı karşısında geri kaldıkları yönündeki hâkim oryantalist düşünceyi hakikat kabul ederek Osmanlı Devleti'ne sıkı sıkıya bağlı olduğu gençlik yıllarında “terakki edebilmek" uğruna Devlet'in birliğini, ilerlemesini ve güçlenmesini savunmuş ve bu meyanda Sultan Abdülhamid'e bağlılığını izhar etmiştir. Ardından ona cephe alarak İttihatçılarla işbirliği yapmış, değişen şartlar muvacehesinde İttihatçılardan ve giderek Osmanlı Devleti'nden uzaklaşarak Şerif Hüseyin hareketini desteklemiştir. Daha sonra ona da cephe alarak Suud ailesini desteklemeye başlayan ve bu süreçte bir dizi siyasî oluşumda savrulan bir siyasetçi ve gazeteci kişiliğiyle çok yönlü, karmaşık ve bir o kadar da günümüze değin etkileri süren bir şahsiyete sahip olan Reşid Rıza, çağdaş İslâm düşüncesinin seviyesi, yönelimleri, imkânları ve çıkmazlarını tespit etme yönünde halâ başat bir mevki işgal etmektedir. Elinizdeki kitapta tercümesi sunulan seyahat notları Reșid Rıza'nın muhtelif konulardaki zihnî işleyişini belirleme açısından ilk elden zengin verileri havidir.
Reklam
Reşid Rıza hayatının ilk döneminde "geleneksel" olarak nitelenmesi mümkün olan bir tarzda ilmî yaşantısını sürdürürken, daha sonraları başta İslâmî ilimler olmak üzere bir dizi konuda neredeyse geleneksel olan her şeye ciddi itirazlar getiren birisi olmuştur. Bu çerçevede klasik usûl-i fıkhı büyük oranda reddedip ahkâm tasnifini dinî-dünyevî ayrımına indirgeyen bir fıkıh anlayışını yerleştirmeye çalışarak seküler yasamanın önünün açılmasında dahi rol oynamıştır. Klasik fıkıh usulünün temel kavramlarıyla birlikte klasik dünyanın esaslı metinlerini de terk ederek bunların yerine hâkim ilmî çizginin kısmen dışında kalan bazı kişi ve kitapları kendi eğilimleri doğrultusunda ve biraz da çarpıtmak suretiyle gündeme taşıyarak günümüze kadar etkileri süren kaynak tasavvurunun yerleşmesine ön ayak olmuştur. Ayrıca demokrasi ve parlamenter sistem başta olmak üzere modern Batılı kavram ve kurumları gelenek içerisinde kazandıkları anlamları boşaltarak yeni bir içerikle takdim ettiği icma, ulü’l-emr, meşveret gibi kavramlarla meşrulaştırmaya çaba göstermiş, bunu yaparken hareket noktasını yerleşik fıkıh algısından değil de, sosyoloji başta olmak üzere Batılı bilimlerden alan bir “alim” kişiliğine bürünmüştür.
Kimi Müslüman müellifler tarafından da paylaşılmakta olan bu yaklaşıma göre “İslâmî doktrini modern toplumun gereklerine adapte etmek üzere yeniden şekillendirme işini gerçekleştirmede başarılı olamayan” Reşid Rıza'nın “bu çabasının en önemli katkısı hukukî reform alanında” olmuştur. Ancak netice itibariyle o, bir yandan "geleneksel hukuk doktrininde bir kesintiye neden olurken, öte yandan seküler parlamento yasamasına zemin hazırlamıştır” İslâmî hassasiyetler çerçevesinde dile getirilen metinlerde ise bu ifadeler Reşid Rıza'nın klasik manada bir “muslih” yahut "müceddid" olmadığı, aksine “reformist” olarak değerlendirilmesi gerektiği şeklinde tezahür etmektedir.
Müslüman müelliflerin kahir ekseriyeti Reşid Rıza'nın faaliyetlerinin klasik ıslah ve tecdid anlayışının çerçevesiyle uyumlu olduğu noktasından hareket etmekte ve onu modern çağın “muslih ve müceddidi" olarak takdim etmektedir. Bu yaklaşıma göre Reşid Rıza selef geleneğine bağlı kalarak faaliyet gösteren, ictihad kapısının açıklığına
Dönemin hâkim algısına uygun şekilde Müslüman coğrafyada yanlış gittiğini düşündüğü bazı işlerin düzeltilmesinde ve özellikle yükselen Batı etkisine karşı çıkabilme hususunda yegâne tutamak noktası olarak öncelediği bu kavram, onun bakış açısında bir yönüyle devlet yapısı içerisindeki ıslahatları, diğer yönüyle Müslümanların yaşamlarındaki
Reklam
"Zalim, kindar ve hasetçi" olarak da tavsif ettiği II. Abdülhamid'in hal'inden sonra başlayan meşrutiyet döneminde Reşid Rıza esaslı bir İttihat ve Terakki destekçisidir. İttihat ve Terakki hakkında çeşitli çevrelerce dile getirilen birtakım şüpheleri izale etmeye çalışarak halkı hükümeti desteklemeye davet eder. Adem-i
Tüm faaliyetlerini ıslah eksenli yürütmeye çalışan Reşid Riza'nın seyahatleri de aslında ıslaha yönelik düşüncelerini yayma, ıslah projesine siyasî ve maddî destek bulma arzusuyla yakından alakalıdır. Dinî ve siyasî ıslahın yolunun dinî bir eğitimden, dinî eğitimin de siyasetten geçtiğine inanan ve bir ara Abduh'un dizginlemesiyle siyasetten uzak durmaya çalışan Reşid Rıza, genel olarak düşünce ve eylemleri siyasî güdüler tarafından şekillenen bir şahsiyettir. Bu itibarla Reșid Rıza’nın dikkat çeken bir diğer hususiyeti, sadece düşünce üretmekle kalmayıp düşüncelerinin hayata geçirilebilmesi için siyasî destek arayışını son nefesine kadar ısrarla sürdürmüş olmasında yatmaktadır.
İslâm'ın ilk döneminde mevcut olduğu varsayılan “saf İslâm” anlayışı ile modern medeniyetin “müspet” değerlerinin harmanlanmasını savunan düşünce damarının Cemaleddin Afganî ve Muhammed Abduh'la beraber önemli isimlerinden biri kabul edilen Reşid Rıza; ilmî, fikrî ve siyasî faaliyetleriyle çok yönlü bir kişiliğe sahiptir. Afganî ve Abduh'un düşüncelerinde akıl ve bilim vurgusu ağırlıklı iken Reşid Rızada ilk dönem İslâmı'na duyulan özlem daha yoğundur. Tarih boyunca Müslümanların inanç ve yaşantı olarak dinlerinin aslından bir sapma içinde olduğunu düşünen Reşid Rıza'nın fikir ve eylemlerinin mihverini, Müslümanların dinî anlayışlarıyla beraber siyasî ve sosyal kurumlarını düzeltmeleri ve yenilemeleri anlamında kullandığı ıslah kavramı oluşturur. Reşid Rıza'nın en önemli hususiyetlerinden biri, sadece selefi durumundaki Afganî ve Abduh'un fikirlerine "selefi" bir vurgu katarak elde ettiği kendi düşüncelerini değil, sözkonusu iki üstadının görüşlerini de yayma konusunda elde ettiği başarısıdır.
"Allah onu, ne hakimler tarafından hazırlanan kuru bir dünyevi yasalar topluluğu, ne bedenlere şifa verip tedâvide kullanılan bir tıp kitabı, ne geçmişte cereyan eden olayları anlatan bir insanlık tarihi manzumesi, ne de bir takım kazanç ve menfaat sağlama yollarını gösteren bir zanaat ve teknîkî deyimler külliyatı olarak indirmiştir. Çünkü bunların her biri, Rabbiniz katından kaynaklanan bir vahye dayalı hususlar olmayıp sadece Allahın size imkânlar bahşettiği dünyayla ilgili işler cümlesindendir."(1).
27 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.