Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Ronald L. Numbers

Ronald L. NumbersGalileo Hapiste yazarı
Yazar
7.0/10
2 Kişi
16
Okunma
1
Beğeni
608
Görüntülenme

En Eski Ronald L. Numbers Gönderileri

En Eski Ronald L. Numbers kitaplarını, en eski Ronald L. Numbers sözleri ve alıntılarını, en eski Ronald L. Numbers yazarlarını, en eski Ronald L. Numbers yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Hristiyan dünyasında farklı bir yüzyılı ve farklı bir bölgeyi temsil eden Kaisarialı Basilcios (yakl, 330-379) klasik bilimlere karşı benzer bir tavır sergilemişti. “Kendilerini hakikatin bilgisine karşı hevesle ve gönüllü biçimde körleştiren” felsefecilerle astronomları sert bir şekilde eleştirmişti. “Bu insanlar”, diye devam etmişti, “her şeyi keşfettiler, bir şey hariç: Kâinatın yaratıcısının Tanrı olduğu gerçeğini.”
Klasik bilimler teolojiyle dinin hizmetinde ikincil bir pozisyonda olmayı kabul etmelidir -yani geçici olan ebedi olana hizmet etmelidir. Klasik bilimlerin içerdiği bilgiyi sevmek gerekmez, ancak meşru bir şekilde kullanılabilir. Orta Çağ'da bilimsel bilgiye karşı böyle bir bakış açısı hâkim olmuş, modern dönemlere kadar varlığını sürdürmüştür. Augustinus'un hizmetçi bilimi örneğin on üçüncü yüzyılda yararlı bilgi taraftarlığıyla deneysel bilimin kurucularından biri haline gelen Roger Bacon tarafından açık açık ve uzun uzadıya savunulmuştu. —
Reklam
Goldziher, Gazzâli'nin, Antik Yunanlar ve onların Müslüman takipçileri gibi doğayla ilgili açıklamalar aramak yerine Tanrı'nın ve meleklerin oynadığı önceden kestirilemeyen role vurgu yaptığı şeklinde bir izlenim yaratmıştı. Ona göre Gazzâli'nin etkisi İslam bilimine sert bir fren yaptırmıştı. On ikinci yüzyıl ve sonrasında astronomide ve tıpta görülen ve yukarıda örneklendirilen etkileyici faaliyetleri bir yana bıraksak bile bu açıklamada yine de sırıtan bazı sorunlar bulunmaktadır. Goldziher'ın kendisi bile Gazzâli'nin mantık ve matematik çalışmalarını desteklediğini söylemiş ancak bu sözüm ona bilime karşı çıkan Sufi mistiğin anatomiyi ve tıbbı teşvik ettiğini, Müslümanların bu bilimlerde yeterince çaba göstermemesine hayıflandığını ve kendisinin anatomi üstüne bizzat yazılar kaleme aldığını söylemeyi ihmal ermişti. Aslında Oxfordlu tarihçi Emily Savage-Smirh bizlere Gazzâli'nin yazılarının tıp bilimi için güçlü bir teşvik kaynağı olduğunu söylemektedir.
İmam Gazzali'yi İslam düşüncesini akamete uğratmakla suçlayanlara gelsin
Siyasal İslam on üçüncü ve on dördüncü yüzyıllarda birkaç kez ciddi altüst oluşlar yaşadı. Batıda Hristiyanlar İspanya'yı yeniden ele geçirip 1236'da Kurtuba'yı ve 1248'de Sevilla'yı geri aldı. Doğuda ünlü Cengiz Han'ın torunu Moğol Hülagü Han İslam dünyasının kalbini istila edip 1258'de Bağdat'ı vahşice tahrip etti ve iki yıl sonra da Şam'ı
Yedinci yüzyılla on ikinci yüzyıllar arasında doğa felsefesinin en yaratıcı şekilde ve fazla özen gördüğü yer Müslüman topraklardı. ” Bunun nedeni büyük ölçüde İslam uygarlığının, diğer kültürlerin çok uzun zaman önce derin kökler saldığı uçsuz bucaksız topraklarda hızla yayılmasıydı. İslam sadece coğrafyası itibarıyla bile “Yunan, Mısır, Hint ve
Tarihçiler son zamanlarda İslam doğa felsefesinin Hristiyanlar üzerindeki etkisinin aralıksız olarak modern döneme kadar sürdüğünü ortaya koydu. Parisli Guillaume Postel (1510-1581) gibi ünlü Hristiyan bilim insanları, Kopernik'in devrimci astronomisini kuşaklar önce benzer bir sistem ortaya koyan ünlü Şamlı astronom İbnuş Şâtır'dan (yakl. 13051375) almış olabileceğini varsaydıkları Arapça ileri astronomi metinlerini okuyup notlar düştü. “Kopernik'in dünyaya geldiği Polonya'nın o dönemde Osmanlı İmparatorluğu'nun sınırlarına çok yakın olduğunu ve Akdeniz'de Kopernik'in öğrenim gördüğü Kuzey İtalya şehirleri üzerinden özgürce bir kitap, ticaret ve âlim akışı bulunduğunu düşünecek olursak Kopernik'i Arap astronomi metinleri bağlamında öneren, hatta öğreten Postel gibi birçok kişi bulunduğunu tahmin edebiliriz.” 18 Tarihçiler belki Kopernik'in güneş merkezli sistemi meçhul bir Müslüman risalesinden aşırmış olup olmadığı konusunda görüş ayrılıkları yaşayabilirler, ancak Hristiyan doğa felsefesi üzerindeki İslam etkisinin kalıcı olduğu konusunda hemfikir oldukları açıktır.
Reklam
Antropolog Clifford Geertz bir defasında Hindistan'ta yaşayan bir İngiliz'in öyküsünü anlatmıştı. Öyküye göre “İngiliz'e dünyanın bir kaplumbağanın üstünde duran bir filin sırtındaki bir zeminde durduğu söylenince o da ... peki, kaplumbağa neyin üstünde duruyor, diye sormuştu. Başka bir kaplumbağa. Peki, o kaplumbağa? “Ah, Sahib, ondan sonra hepsi kaplumbağalar:” 19Bilim de bir parça buna benzemektedir. Modern bilim (bir şekilde) erken-modern, Rönesans ve Orta Çağ doğa felsefelerine; bunlar (bir şekilde) Yunan, Mısır, Hint, Pers ve Çin metinlerine ve bunlar da daha önceki diğer kültürlerin ürettiği bilgeliğe dayanmaktadır. Bir tarihçi bu sarmal silsile örgüsüne “modem bilimin doğuşunda uygarlıklar diyalogu” demişti.20
Bilimsel Devrim bilimi dinden kurtardı. Yeni bilim ruhu maddeden ayırdı. Dünya bilgisinin kaynağı olarak vahyin yerini akıl ve deney aldı. Bilimsel Devrim'den sonra Tanrı'nın en sonunda doğadan tamamen dışlanması ve bilimin Tanrı'nın varlığını inkâr etmesi kaçınılmazdı. Bu mesnetsiz iddialar popüler bilim tarihinin içine işleyerek sık sık tekrarlanır hâle geldi. Evrim ve yaradılış üstüne yazan gazeteciler, küreselci ısınmanın kaynaklarını araştıran çevreciler, bilim üstüne eleştiriler yazan feministler ve modern dünyanın yarattığı düş kırıklığına ağıtlar yakan New Age'in peygamber özentileri -hepsi bu mantrayı tekrarlamakta ve on yedinci yüzyılın bilımin dinden boşanmasına tanık olduğu inancını tekrarlamakradır. Bu yorumcular üzülecek ama o çalkantılı yüzyılın tarihine yakından bir bakış, ortaya tamamen farklı bir öykü koymaktadır.
Birçok doğa filozofu Aristotelesiliği reddederek mekanik felsefenin değişik bir versiyonunu benimsiyordu. Mekanik felsefe doğadaki bütün olayları madde ve hareketle açıklamayı amaçlıyordu. Fiziksel dünyada algıladığımız her türden duyunun mikroskobik madde parçacıklarından oluşan mekanizmalar tarafından üretildiği düşünülüyordu. Mekanik dünyada işleyen tek şey temas ve çarpmayla hareket eden bu parçacıkların hareketleriydi. Eleştirmenler mekanik felsefenin materyalizme götürmesinden korksa da -hepsi inançlı Hristiyanlar olan Pierre Gassendi (1592-1655), Rene Descartes (1596-1650) ve Robert Boyle (1627-1691) gibi mekanik felsefeciler doğanın makineleşmesinin boyutlarını -hepsi maddi değil manevi varlıklar olanTanrı'nın, meleklerin, şeytanların ve ölümsüz insan ruhunun varlığını savunarak sınırlıyorlardı.
Mekanik felsefeciler bütün nedenselliği erken nedenlere indirgiyorlardı. Buna rağmen erken modern metinlerin yakından incelenmesiyle, mekanik felsefeyi benimsemenin otomatik olarak teolojik açıklamaların reddini içerdiği ve daha genel olarak da materyalizm, deizm ve ateizmin önünü açtığı iddiası çürütülmüştür. Aslında bütün mekanik felsefeciler maddeyi yaratanın ve onu hs rekete geçirenin Tanrı olduğunu iddia etmekteydi. Tanrı gerek parçacıkların hareketlerini programlamak ve gerekse kendilerine özgü özellikleri olan parçacıklar yaratmak suretiyle amaçlarını ye ratılışın içine aşılamıştı. Dolayısıyla mekanik bir dünyada bile amaç ve tasarıma yer vardı. Örneğin Yunan atomculuğuyla Hristiyan teolojiyi bağdaştırmaya çalışan Pierre Gassendi —ereksel nedenleri reddeden Francis Bacon (1561-1626) ile Rene Descartes'ın aksine- aslında fizikte ereksel nedenlerin de rol oynadığını ileri sürmüştü; Robert Boyle ise doğa felsefesindeki ereksel nedenlerin rolü üstüne kapsamlı bir risale yayımlamıştı. İsaac Newton da (1642-1727) ereksel nedenlere başvurmayı açıkça desteklemiş ve doğa felsefesinin doğru bir şekilde izlenmesi hâlinde Yaratıcı'nın bilgisine çıktığını savunmuştu. Bütün bu doğa felsefecileri doğuştan gelen hedef amaçlı eylemlerden çok Tanrı'nın yaratılışa aşılanan amaçlarına işaret etmek için ereksel neden terimini yeniden yorumlamıştı.
Sayfa 134Kitabı okudu
Reklam
Başlangıçtaki mitin* aksine, Bilimsel Devrim'deki önemli isimlerin bizzat Katolik olduğuna işaret etmek bile yeterlidir. Bilimsel Devrim'in ilk büyük adımını atan Nicolaus Kopernik (1473-1543) sadece bir Katolik değildi, aynı zamanda bir katedralde de rahipti (idari işlerde görevliydi). Aynı zamanda astronomi çalışmalarından dolayı zulüm gördüğü iddiasını çürüten bir husus da çalışmalarında en büyük ilgi ve desteği Katolik hiyerarşisi içinden ve özellikle de Papalık Sarayı'ndan görmesiydi (bkz. Mit 6). Kitabı Papa III, Paulus'a yapılan ve eserine destek olup tamamlanarak yayımlanması için teşvik eden Kilise yetkililerinin isimlerinin sayıldığı bir ithafla başlar. Galileo şişirilip mite dönüştürülen Kilise yetkilileriyle karşı karşıya gelme olayına rağmen Katolik kalmış olup inancının samimiyetinden kuşku duymak için bir neden yoktur.
* " Katoliklerin Bilimsel Devrime Hiçbir Katkısı Olmadı" MitiKitabı okudu
79 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.