Selam arkadaşlar
"Kalbi derinden kırıldığında sessizdir insan .
Konuşabilmesi için ona yeni bir ses verilir. "
Bugün sizlere öyle bir kitap ile geldim ki inanın her yaştan insanın okuyabileceği, yarı otobiyografik sayabileceğimiz, iz ve etki bırakacak nadir kitaplardan biri olan #evedönemezsin 'i yorumlayacağım
Altı ay gibi kısa sürede yazılan bu romanda doğu Karadeniz insanının masum ve sıcak yüzünü bir kez daha görme imkanı buluyoruz.
Yazarımızın kalemi o kadar güzel ki kendine has uslübu ile kitabın her satırında okuyucuya sihirli bir dokunuşla hitap ediyor. Ve karakterler ile bütünleşip o kitabın içerisinde kendimize bir yer ediniyoruz. Belki de ben okurken biraz fazla hikaye içine giriyor ve anı yaşıyorum belki de olması gereken bu
Kısaca kitabımızın konusuna gelirsek, 80'li yıllarda bir yoksul çocuğun annesi öldükten sonra ki ruh halini ve hayallerlerine ulaşma çabası içerisinde okulundan öğretmeninden tutun, ninesi ile komik diyalogları ve karşılıksız aşkı selvi ile kendince Cüneyt Arkın ve Hülya Koçyiğit oluşları daha bir çok konuyu (hüzün, sevgi, ruh halini, saf masumiyet) barındırıyor.
Çokca tebessüm edip empati yaptığım bir kitap oldu.Okul diyalogların da resmen kendi okuluma gittim. Diyeceğim, yazacağım o kadar çok şey
var ki çok fazla ipucu vermek istemediğim için yorumumu kısa kesiyorum.
Ama bu kitabı ve o yoksul çocuğu unutmanız imkansız.Çünkü hepimizin içinde evine dönemeyen bir yoksul çocuk yatıyor.
Ben kitabı çok beğendim ve hunharca tavsiye ederim.
Kitapla kalın dostlar