Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Suret Dergisi

Suret DergisiSuret - Sayı 10 dergisi
Dergi
4.3/10
3 Kişi
6
Okunma
3
Beğeni
869
Görüntülenme

Suret Dergisi Sözleri ve Alıntıları

Suret Dergisi sözleri ve alıntılarını, Suret Dergisi kitap alıntılarını, Suret Dergisi en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Her ne kadar çelişkili görünse de, yeni öteki'yi ancak kendi öykümüz üzerinden tanıyabiliriz, kendimizin tanıdık bir parçası olarak. Dolayısıyla hiçbir zaman tam bilemeyiz; ama bilir-miş gibi yapmaktan başka çaremiz yoktur ve bu da çoğunlukla yeterlidir. Yani hep evimizde (kendi kapalı mitimizde) kalmaya veya evimizi genişletmeye gayret ederiz. Evin dışarıya eşiğinin tepesinde tekinsiz'in hâlesi yüzer.
Tekinsiz'e Dair
Tekinsiz, mecazlayamamaktır. Sebebi, -prepsikotik yaşantılarda olduğu gibi- öznenin zayıflığı, yetersizliği, ya da -travmatojen yaşantılarda olduğu gibi, nesnenin aşırı şiddetidir: Sonuç, tekinsizden öteye öznenin, yabancı şiddetin nesnesi olmasıdır.
Sayfa 30 - M. Bilgin SaydamKitabı okudu
Reklam
Freud'a göre tekinsiz basit ve bilişsel belirsizliğin yadırgatıcılığından fazlasıdır; "tekinsiz, korku yaratan şeylerin eskiden beri bilinen ve yabancı olmayan bir şeye geri uzanan türüdür". Dolayısıyla, "unheimlich şu ya da bu biçimde heimlich'in bir alt türüdür".
Var Olan Yokluklar, Ne Ölü Ne Diri Canlar... Tekinsizlik, Yas ve Şiddet
Tekinsiz olana, sahip olmadığı zannedilen gözlerinin içine bakılabilmesi, incinebilirliğe ve acıya bakılabilmesidir…
Sayfa 120-1, Berrak KarahodaKitabı okudu
Var Olan Yokluklar, Ne Ölü Ne Diri Canlar... Tekinsizlik, Yas ve Şiddet
"Ben" ve "sen"i (yani ötekini) nasıl algıladığımız, kayıp ve yas duygularını nasıl yaşantıladığımızla da ilişkilidir. "Sen" öldügünde, "ben"im de içimde seninle ilişkilenen parçamda bir şeyler kaybolur. Dolayısıyla senin yokluğunla ve seninle birlikte kendi içimde yok olanla yüzleşmem, buna göre kendimi yeniden tanımam, tanımlamam ve dönüştürmem gerekir. Sen öldüğünde kendimde neyin kaybolduğunu bilemem; bunu öğrenme sürecinde neyle karşılaşacağımı, neye dönüşeceğimi de bilemem. Belirsizdir. Bildiğim hâlimden farklı bir hâldeyimdir ve olacağımdır. Kaçınılmazdır. Bu belirsizliğe, öngörülemezliğe, bilememezliğe ve kaçınılmaz dönüşüme, kontrolün elimde olmayışına kendimi bırakmam ("submission") gerekir (Butler, 2003).
Sayfa 116-7, Berrak KarahodaKitabı okudu
Tekinsiz'e Dair
Zıt duyguların, arzunun ve korkunun cennet-cehennem kutupsallığında yoğunlaşması, bu iki temel yaşantının sürekli birbirine dönüşmesine, dolayısıyla hangisinin sahneyi belirleyeceği konusunda bilinmezliğe götürür. ‘Tekinsiz’ bu mutlak –karşıt, yaşantıların iç içeliğinde sahnededir. Benliğin gerçeği denetleme gücü herhangi bir nedenle zayıflamışsa ve/veya ortak gerçekliğin kalibre edici uyarıları olumlayıcı, tutarlı veya yeterli değilse, özne, öznel sistemin derinliklerinde kaybolabilir. Özne-nesne sınırlarının, arzu-korku duygularının mutlaklığında erimesiyle özne için zihinsel belirsizlik baskın olur. Şu sonuca varıyoruz: ‘Unheimlich'/tekinsiz ontik belirsizliğin yansımasıdır. Ve özne-nesne geçişmesi ara-alanındadır. Eylemi boğar.
Sayfa 37 - M. Bilgin SaydamKitabı okudu
Reklam
Tekinsiz'e Dair
Tekinsizlik duygu olarak 'ara' duygudur, ön duygudur; gelecekte özneyi bekleyen bir hâlin habercisidir. Özne -artık/henüz- kendi kendinin hakimi değildir. Neyin nasıl gelişeceği bilgisi mevcut değildir: Her an, her şey olabilir! Ürperti içinde bekleyiş ve maruz kalma hâli özneyi tanımlar.
Sayfa 16 - M. Bilgin SaydamKitabı okudu
Tekinsiz'e Dair
Freud'un "Kum Adam" öyküsüne getirdiği yorum, Oidipus karmaşası üzerinden ilerler: Çocukların psikoseksüel gelişim çizgisinin üçüncü (fallik) aşamasında yaşadıkları, ancak bilâhare bastırdıkları (represyon), anneye yönelik cinsel arzuya eşlik eden, rakip baba tarafından iğdiş edilme (kastrasyon) korkusu, tekinsizin kaynağıdır.
Sayfa 16 - M. Bilgin SaydamKitabı okudu
Kaygı nedir?
Bebeğin bilebileceği ilk nesne, yani meme hem ona aittir hem de değildir. Fakat başlangıçta bebek bundan haberdar değildir. Lacan 11. Seminer'de memeden bahseder ve şöyle der: "Bu bizi meme denen -sizlerin zihninde besin metaforundan kopartmaya çalıştığım- o tuhaf nesne konusunda da aydınlatır. Meme de takma bir şeydir, bebek neyi emer?
Sayfa 132-3, Ceren KorulsanKitabı okudu
Kaygı nedir?
Kaygının psikanaliz kliniğinde sıklıkla ortaya çıktığı yer aşk hayatıdır. Çünkü aşk hayatı kesin olmayanın alanıdır. Büyük Öteki'nin gerçek niyetini bilememenin yarattığı belirsizlikte özne şunu sorar: Benden ne istiyor? Ya da che vuoi? Özne Öteki için hangi nesne olduğunu bilemese de deneyimlediği kaygıyı şüphesiz bilir. İşte kesinlik buradadır. Öteki'nin kendisiyle ilgili arzusunun belirsizliği karşısında özne kaygılanır. Lacan bu noktada Freud'un teziyle hemfikirdir ve kaygının partnerin aşkını kaybetmekle ya da kaybetme ihtimaliyle ilgili olduğuna katılır. Fakat bazen bu kayıp daha önce gerçekleşmiş de olabilir ve özne yine kaygı duyar. O zaman kaygı Öteki’nin arzusu yorumlanamadığında ya da Öteki'nin arzusundan geçerek bir yoruma ulaşılamadığında ortaya çıkar. Fakat kaygı sadece bu durumla sınırlanamaz. Özne başlı başına arzu karşısında da kaygılanır. Öteki’nin arzusu ona yöneldiğinde, onun arzusunun nesnesi hâline geldiğinde de kaygı duyar. Bunu analizde analizanın duyduğu kaygı ile örnekleyebiliriz. Analizan analistin ondan ne istediğini bilemez ama onun arzusuna maruz kalır. Freud'un “ateş olmayan yerden duman çıkmaz” sözüne dönersek burada öznenin deneyimlediği ateşi yangın olarak düşünmek yerinde olur.
Sayfa 128-9, Ceren KorulsanKitabı okudu
Reklam
Kaygı nedir?
Lacan bunu 10. Seminer'de, “Kaygı” seminerinde ele alır ve "Kaygı nesnesiz değildir” der. “Kaygı nesnenin tezahürlerinden birisidir" diye de ekler. Burada bahsedilen hangi nesnedir? Bu ifadenin muğlaklığına rağmen Freud ile Lacan arasında bir fark olduğu da aşikârdır. Kaygı fobide olduğu gibi bir gösterenle simgesele kaydolmuyor olsa da özne kaygının nedenini daima bilmek ister ve nedeniyle de ilgilenir. Hatta daha fazlasını bilmek istediğinde kaygı onu analize getirebilir. Lacan Freud'un tezine döner ve kaygının neyin sinyali olduğunu sorar. Bu soruya cevabı kaygının “arzunun sinyali" olmasıdır. Arzu sadece gerçekleşmek üzere olan ve özneyi çıkmaza sokan bir olgu değildir. Kaygıyı uyandıran arzu özne için kaçınılması gereken bir arzu da olabilir, geçmişe dönük de olabilir. Öznenin kendi arzusuna doğru gitmesi ne kadar gerekliyse, her zaman o sorumluluğu almak istemediği de o kadar aşikârdır. Bu yüzden kaygı kesinliktir ve yanılmaz, ama afektler, duygular, deneyimleyeni de muhatap aldığı kişiyi de yanıltır.
Sayfa 128 - Ceren KorulsanKitabı okudu
Freud'un bastırılanın geri dönüşü ile oluşan 'tekinsiz'inde arzular ve korkuların geçişmesi çok belirgindir. Arzu dolaysız ifadesini bulamamış, ancak bu engellenmeye neden olan korku da özneyi bütünüyle ele geçirmemiştir: Göstergesi 'bastırma'nın varlığı ve işlevselliğidir. Bastırılanı anıştıran bir yaşantının benlik savunma bariyerlerini aşacak şiddette etkisiyle, ya da benliğin, savunma mekanizmalarını canlı tutamayacak ölçüde zayıflamasıyla 'gizli' (heimlich) içerik sahneyi tutar. Bu durumda tehlike çanlarının çalmasının nedeni, arzunun ve korkunun çiğ halleriyle bir arada kendilerini dayatmalarıdır.
Kaygı, Yanıltmayan Tek Afektir!
Kaygı kastrasyonla doğrudan bağlantı içindedir, ama öznenin hem kendi kastrasyonuyla hem de Öteki’nin kastrasyonuyla bağlantılıdır. Böylece hem öznenin (S'nin; Sujet; Subject) hem de Öteki'nin (A'nın; Autre; Other) üzeri çizili hâle gelir. İnsan, yani yaşayan varlık konuşmaya mecburdur, bu onun "zorunlu seçim”idir, böyle olduğu için, yani kendinden bahsetmek için Öteki'nin gösterenlerine tabi olduğundan, o hiçbir zaman tam olamaz, o hep bir manque-à-être'dir, yani olmak-isteyen'dir.
Sayfa 169 - Özgür ÖğütcenKitabı okudu
Kaygı, Yanıltmayan Tek Afektir!
Kaygı, bir tehlikeyle değil, arzuyla ilişkilidir. Buradaki arzu, tanımı gereği iki şeyi içeriyor: Öteki'ni ve özneyi. Özne bu arzuyla karşılaşmasında iki şekilde kaygı duyar: İlki, Öteki'nin arzusunda kendisinin ne olduğunu bilemediği zaman, yani Öteki'nin kendisi için olan arzusunu bilemediği zaman. İkincisi ise kendisinin Öteki için olan arzusunu bilemediği zaman ya da arzusu yönünde gittiği zaman. Kaygı işte bu ayrılmada ortaya çıkan bir perde gibidir. Aslına bakılırsa kaygı, bu bağlamda, özneyi Öteki’nin arzusunun muammasından korur. Öteki'nin arzusu çok net bir şekilde özneye yöneldiği zaman da kaygı duyulur, bu da üçüncü bir kaygı konjonktürüdür. Ama arzunun doğrudan bir nesnesi, doğrudan bir maddileşmesi olmadığına göre özne Öteki’nin arzusuyla nasıl karşılaşır? Onun talebi olarak karşılaşır, yani özne Öteki'nde talep olarak okuduğu şeyi onun arzusuyla ilişkilendirerek bunu yapar. O hâlde Öteki'nin arzusu demek öznenin Öteki'nin arzusu olarak onun talebinde okuduğu şey demektir. Bu her zaman kolay olmaz, ama bu daima öznenin tarafındadır. Bundan korunmaya en iyi örnek obsesyonelin durumudur, o kendi arzusunun peşinden gitmektense "şüphe eder." Ve böylece ne onu ne bunu seçerek, iki gösteren arasında salınmaya devam eder.
Sayfa 153-4, Özgür ÖğütcenKitabı okudu
Kaygı, Yanıltmayan Tek Afektir!
Kaygı anlamlandırma zincirini delip geçer, onunla yatışmaz. Kaygının başka bir ilacı arzulamaktır, arzulamak paradoksal bir şekilde kaygı verici olanla ilişkide arzulanmaktan arzulamaya geçişi içerir, bu öznenin konumunda bir dönüşüme işaret eder. Burada bir paradoks var: Hem arzunun kaygı yaratıcı olduğunu söyledik hem de arzulamanın kaygıyı azalttığını. Evet, bunların ikisi de doğru. Ama bu yeni durumda özne Öteki'nin arzusundan ayrılmak için yeni bir konuma geçebilir, bu Lacancı analizin sonunda beklenen şeylerden birisidir.
Sayfa 161 - Özgür ÖğütcenKitabı okudu
19 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.