Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Tekin Budakoğlu

Tekin BudakoğluÖlümsüz Hüzünler Kitabı yazarı
Yazar
7.9/10
6 Kişi
25
Okunma
3
Beğeni
1.562
Görüntülenme

Tekin Budakoğlu Gönderileri

Tekin Budakoğlu kitaplarını, Tekin Budakoğlu sözleri ve alıntılarını, Tekin Budakoğlu yazarlarını, Tekin Budakoğlu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
327 syf.
7/10 puan verdi
·
281 günde okudu
Bir hastane odasında başlayan romanda karakterimiz, kendi adını dahi hatırlamadığı bir hafıza kaybıyla baş başa kalıyor. Biz okurlar da karakterle beraber olanları çözmeye, karakterin geçmişini öğrenmeye başlıyoruz. Bu durum ilk başlarda gizemli olsa da maalesef kitabın ortalarına doğru sıkıcı olmaya başlıyor. Bu sıkıcı kısımlara tahammül edebilirsek, kitabın sonlarına doğru olaylar hiç tahmin edemeyeceğimiz bir yöne gidiyor ve önceki sayfaların aksine kitap akıp gidiyor. Aslında bu sıkıcılığı sağlayan en önemli unsurlardan biri de, yazarın sürekli devrik cümlelere başvurmuş olması. Kitapta kurallı cümleler çok az ve bu durum bir süre sonra okurun gözüne batıyor. Tabii burada yazarın ilk kitabı olduğunu da belirtmek gerekir. Özetle çok beklentiye girmeden okunabilecek güzel bir gerilim romanı.
Ölü Zaman Hikayesi
Ölü Zaman HikayesiTekin Budakoğlu · TRUVA YAYINLARI · 200910 okunma
Neden suçluymuşum gibi bakıyordu ki bana insanlar? Gündüzler yasal yaşam zamanlarıyken gecelerin ortak mahremiyet anları ve benim de bu mahremiyeti delen bir saygısız olduğumu hangi düzenbaz fısıldamıştı kulaklarına? Geceleri benim sokağa çıkıp kâinatın var olduğuna inanmamı sağlayan zamanlardı hâlbuki. Boş sokaklarda uzun uzun ve hangi yöne gittiğimi dahi bilmeden yürümek, yaşamı bana daha anlaşılır kılıyordu son zamanlarda. (...)
Sayfa 280 - Truva Yayınları, 2009Kitabı okudu
Reklam
Ben seviyordum yağmuru. Hem insanların saklı yüzlerini ortaya çıkardığı için hem de yaşantımda hem verdikleriyle hem de alıp götürdükleriyle önemli bir yeri olduğu için; yağmurun, yağmurlu günlerin...
Sayfa 127 - Truva Yayınları, 2009Kitabı okudu
... Bir an elimi uzatıp dikkatlerini çekerek vedalaşacak gibi oldum, aynı saniyede geri çektim. Sessiz bir ayrılık benim adıma daha çekiciydi.
Sayfa 84 - Truva Yayınları, 2009Kitabı okudu
Akıllı yalnızca dünyayı, deliyse dünyanın ardındaki dünyaları görür...
"Artık bunu kabul etmen gerekiyor Tarık. Beni ötelemeyip, ötekileştirmeyip kabul etmen gerekiyor. Eski evimize döndüğümüz ilk gün uzaklarda değil de evin içinde olduğumu, yakınlardan bir yerlerden konuştuğumu düşünmüştün hatırlıyor musun? Bu doğru Tarık yakındayım ben, hem de düşündüğünden çok daha yakında... İçinde var olan, arasıra duyduğun bir sesten de çok daha fazlasıyım. Ben... Senim" "Bu doğru değil," dedim "yine düşüncelerimi karıştırmaya, dikkatimi dağıtmaya çalışıyorsun... Sen şeytanın karanlıktan gelen sesisin.” "Öyle mi? demek ben şeytanım... Şunu anla artık aptal adam. Ben ulaşmak istediğin amaca hizmet etmeni sağlıyorum yalnızca. Senin cesaret edemediğin şeyleri yapıp düzlüğe çıkmanı sağlıyorum."
Sayfa 320 - TruvaKitabı okudu
Reklam
Kör karanlığın içinde ilerliyor beyaz ışık topu. Bir nokta kadar ufak, karanlığın esir ettiği âlemde. Önceleri ipin üzerindeymiş gibi yolunu şaşırmadan gidiyor, sonra yalpalıyor hafif hafif. Yalnızca ondan saçılan cansız ışınla aydınlanıyor dünya. İvme kaybediyor biraz sonra. Düşüyor... Yere değer değmez müthiş bir alev topu yükseliyor. Dünya aydınlanırken, benim dünyam yokluğa yelken açıyor... İşte o saniye anlıyorum ki derin bir uykuya yatıyorum. Ve gözlerim açılıyor aynı anda... Acıyla... Alevlerin arasından sadece kendim duyuyorum son sözlerimi. "Ben hiç doğmamalıymışım!”
Sayfa 327 - TruvaKitabı okudu
Pirinçten yapılmış fazla boğumlu gürzünü havada sallayarak duygunun üstüne atılıyordu akıl, duyguysa bu darbeyi kalkanında usta bir hareketle erittikten sonra yakut kakmalı yatağanıyla karşı saldırıya geçiyor ve üstünlüğünü kabul ettirmeye çabalıyordu.
Sayfa 12 - Truva Yayınları, 2009Kitabı okudu
Dipnotu ayrı güzel olan o sayfa…
Ölüm vardı elbette ve din, insanoğlunun kendini bizzat kendi gözünde mükemmelleştirmek, varlığını ulvi nedenlere bağlamak için düzenlediği bir halüsinasyon değil de katıksız bir gerçekse, ölümden sonraki varoluş da yine dinin buyruklarına göre bitimsiz bir süreklilik halini alıyordu: öyleyse ölüm, sonsuzluğun insan üzerindeki lanetiydi. Şayet ölümsüzlük bir ütopya yerine yadsınamaz bir realite olsaydı o zaman da insanın bu dünyadaki varoluşu, çırpınışları, acıları son bulmayacaktı; bu kez de insanoğlu düş kırıklığıyla  o yüklü sonsuz bir devinimde sıkışıp kalacaktı: öyleyse ikisinin arasında hiçbir fark yoktu ve günün birinde, filmlerini ağzımız açık izlediğimiz jilet parlaklığındaki jönlerin, iç bağı kurduğumuz dizi karakterlerinin, saygın bilim adamlarının, olimpiyat şampiyonu sporcuların, fotoğraf çekilirken başını kaldırmaya bile çekinen utangaç köylü kadınların ya da yakınlık duyduğumuz herhangi birinin ölüm haberini duyduğumuz da, oturma odamızda ailemizden birinin tavandaki lambaya asılmış mosmor bedeniyle ya da terk edilmiş bir yıkıntıda hiç tanımadığınız birine ait kokmuş bir cesetle karşılaştığımızda belki de hıçkırıklara boğulmamalı, aksine onun adına ölebildiği için sevinmeliydik.
Sayfa 103Kitabı okudu
…bazen ortak zevkler, ortak davranış biçimi, kimi zaman da ortak bir suç: zaten ortak olan, birçok yerde söylenen, ön yargılarına inançlarından daha bağımlı olan toplum için her zaman doğru olandır.
Sayfa 100Kitabı okudu
Reklam
Zamanın doğrusal çizgide uzadığına, akıp giderek yokluğa karıştığına inanmıyordu: başlı başına bir evrimdi zaman, eşyalara, fikirlere, yüzlere ve davranışlara ve dillere ve inançlara değiyor, onlara benziyor, başkalaşıyor, dönüşüyor ve böylece kaybolmadan varlığını sürdürüyordu.
“Normal denilen, zihinlerin sınırlarını çizebildiği şeylerdir,” dedi Fuat, “oysa asıl gerçekliğin sırrına, bu sınırların dışına çıkabilenler varır.”
"Hatırlanmak tekrar unutulmanın başlangıcıdır. Fazlası değil."
Sayfa 131Kitabı okudu
32 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.