Dünya var olan haliyle değil, içindeki ilişkiler ağıyla vardır ve bu ilişkilerin kurgucusu da bu kurgunun bir parçası olan özneler-arası ilişki ağıdır.
Yaşam, kavram icat edebilmeye dayanan bir pratiktir. Kendi kavramlarını icat etmeyenler, başkalarının kavramlarında daraltılırlar. Kendilerine yaşam olanakları açmak yerine, başkalarının kurguladığı yaşam olasılıklarına sıkışırlar.
Algıladığımız dış dünya, duyularımıza çarpan ham ve muğlak sinyalleri biçimlendirdiğimiz geçmiş deneyimlerimiz ve gelecek beklentilerimizden ibarettir. Gördüğümüz haliyle dünya, her birimizin yıllar içerisinde ağır ağır inşa ettiği bir yapıdan başkası değildir.
“İnsan için en büyük felaket başka bir insanın insafına teslim edilmiş olmaktır. Zira orantısız güç çoğu zaman sahibini keyfi davranışlara ve egemenliğe yöneltir.”