N'oldun inlersin felek, hercai cânânun mı var
Her makamı seyreder bir mâh-ı tâbânun mı var?
Benzüni ey bûstan, fasl-ı hazan mı etti zerd
Yoksa başı taşra bir serve-i hırâmânun mı var?
Ağlayub feryad idersin her nefes ey andelîb
Hâr ile hem-sâye olmış verd-i handânun mı var
'Yoluna, cana, revan etsem gerek canum" dedim
Yüzüme bir hışm ile bakup dedi: "cânun mı var?'
Zülf-i dilber gibi ey Zâti perişansın yine
Çevri bîhad, yoksa bir yâr-ı perîşân'un mı var?
Aktı gönlüm su gibi sen serv-i dil-cûdan yana
Sen de mâyil ol revân ey serv akar sudan yana
(Gönlüm, su gibi gönlü çeken servi boylu sen sevgiliden yana aktı. Ey servi boylu
güzel, sen de akar sudan yana akmaya eğilimli ol.)
✍️
Eyitti ol perî bir gün düşüne girüren bir şeb
Sevincimden nice yıllar geçipdür görmedim uyhu
Zâtî
O peri (gibi güzel sevgili) bir gün bana, “Bir gece rüyana gireceğim” dedi. Nice yıllar geçiyor ki (bu iyi habere) sevincimden bir türlü gözüme uyku girmiyor.
Can u gönülden Allah'a âşık ol; zira maşuğa ulaşanlar âşıklardır. Çizilse dolunay gibi bir daire, ok gibi çizgi çekilse iki yaydır: İşte onun biri âşık, biri maşuktur.