Kolunuzu kapıya çarparsınız ama ağladığınız kolun acısı değildir. Zihnim "geçti" dediğim her anın gecesinde bir duvara çarpıyor. Ağladığım şey ise nefes nefese, korkarak, sırılsıklam uyandığım kâbuslar değil. Rastgele bir mezarın başında, yanına kıvrılıp uyumak istiyorum. Sanki o an ihtiyacım olan şefkat mezarlıklardaymış gibi.
Ben eminim bugünleri de atlatırım. Ama bunları yaşama yoluna taşlar döşeyen her diriyi, fırtına geçip gittikten sonra affedebilir miyim? Belki, sığınabileceğim, mezarlıklar dışında başka bir şey bulmama vesile oldukları için. Ama döşenen taşları, hele ki o yolu güzel olsun diye döşenen renkli taşların kendi yollarına çıkacağını artık biliyorum.