Adile Naşit, 21 Haziran 1985 tarihinde verdiği demecinde bir anısını şöyle anlatmıştır:
"Bizim Aile filminin çekimlerindeydik. Halit Akçatepe ile Münir Özkul, aralarında konuşup gülüşüyorlardı. Tarık Akan da bir köşeye dalıp dalıp gidiyordu. Yanına gittim; çok samimi değildik. Çorba içme saatiydi; çorba içtik ve 'Hayırdır?' dedim. Zor da olsa anlatmaya başladı: 'Mühendislik fakültesindeyken okula yakın bir yerde bir basımevci arkadaşım vardı. Cebinden kitaplar basar; insanlar okusun diye uğraşırdı. Bugün gelirken ona rastladım; işleri bozulmuş, kapatmak zorunda kalacakmış dükkanı...' dedi.
Çekimler iyi gidiyordu; Münir'in yanına gittim, durumu anlattım. Yevmiye usulüyle çalışıyorduk; ne yapacağımızı da çok bilmediğimiz için bekledik. Belki elimizden bir şey gelirdi. Münir bunu epey dert edindi. Hani o can alıcı sahne var ya; Münir'in o güzel tiradı... Saim Bey'in kapısından içeri girer: 'Sen değil, ben büyüğüm ben!' diye noktalar. İşte o sahnede, herkesin eli ayağı buz kesti. Yarım saat bir sessizlik oldu. Gün bitti; yevmiyeler dağıtıldı. O gün ne olduysa, hepimiz üçer yevmiye aldık; Münir on yevmiye almıştı. Herkes aldıklarını bir araya getirdi; topladık ve Tarık'a uzattık, almadı; zorla aldırdık. Birlikte gidip basımevindeki işler düzelene kadar, her gün biraz daha destek olduk. Bu gün, Tarık'ın çabasıyla o basımevi şimdi çalışıyor ve geçtiğimiz gün yirmi bin kitap basıp tüm ülkedeki okul kütüphanelerine yolladı."