Her sanat eseri zamanının çocuğu, çoğu zaman da duygularımızın anasıdır. Böylece her kültür dönemi kendine özgü ve artık tekrarlanmaz bir sanat yaratır. Eski sanat ilkelerini canlandırma çabası olsa olsa, ölü doğmuş bir çocuğa benzeyen sanat eserleri yaratır. Örneğin, bizim eski Yunanlılar gibi duyup içimizden onlar gibi yaşamamız mümkün değildir.
Ne zaman bir yılgınlık, bir umutsuzluk Çökse karıncaların üstüne, hemen anında ona karşı bir umut sözü bir ışık gibi yayılıyordu karınca ülkelerine… Ekmeksiz, susuz,havasız yaşayabilirlerdi de karıncalar umutsuz yaşayamazlardı.
Ne zaman bir yılgınlık, bir umutsuzluk çökse karıncaların üstüne, hemen anında ona karşı bir umut sözü bir ışık gibi yayılıyordu karınca ülkelerine... Ekmeksiz, susuz, havasız yaşayabilirlerdi de karıncalar, umutsuz yaşayamazlardı.
O barut soluğu gecelerde
Sanki hiç yürünmemiş gibi
Ve çökülmemiş gibi korkunun üstüne
Yaşam vurulmuş diyorlar
Aşklar susmuş seninle birlikte
Bütün gözlerde aynı yılgınlık
Aynı alkol aynı bunalım
Ne bir çocukta görüyorlar sabahı
Ne fışkıran bir çiçekte
Ne zaman bir yılgınlık, bir umutsuzluk çökse karıncaların üstüne, hemen ona karşı bir umut sözü bir ışık gibi yayılıyordu karınca ülkelerine... Ekmeksiz, susuz, havasız yaşayabilirlerdi de karıncalar, umutsuz yaşayamazlardı.