"Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim... "
Gökyüzünü öpmek isterdim Ömür hanım, gözlerimle değil
dudaklarımla. Yoruldum bulutları kirpiklerimde taşı-
maktan. Delilik mi dedin? Kim bilir...Belki de yerde sü-
rünmenin bir tepkisidir bu, ya da ne bileyim bilinçsiz bir
aykırı olmak duygusu. Gökyüzü de olmak isteyebilirdim
değil mi? Kim ne diyebilir ki?
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim.
İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş
ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim
olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına,
ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir
saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde,
ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kı-
rıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü
ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Ezilmiş bir gül hüznü var yüreğimde. Saatlerce dayak
yemiş bir sanığın çözülmesi içindeyim. Ürperiyorum. Bir
at kestanesi durmadan yaprak döküyor yalnızlığın so-
kaklarında, örtüyor ömrümün ilk yazını. İçimde bir çocuk,
yalın ayak koşuyor yaşlılığa doğru, binlerce kez yenilmiş
umut ölülerini çiğneyerek. Sahi yaşlılık, derin bir iç çekiş,
yanılmış bir çocukluk olmasın Ömür hanım?
youtu.be/Egza5Dcgv-w
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm.
Kimseler görmedi Ömür Hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan garip bir gülümsemeyle yüzümde, incelik adına ben geçtim...Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde, ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek. Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar, savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile... Yükümü yanlış bedestanlarla çözdüm...
Kimseler görmedi Ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim. İçimde umudun kırk kilitli sandıkları, elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim -içinde senin ve benim ağırlığım- benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde, incelik adına, ben geçtim...
Bir ergenin lanet hayatından birkaç gününe tanık olduk. Kahramanımız da bir ergen olunca kitabın dilini lanet olası bir hale getirmiş. Bütün her şeye lanet okuyan kahramanımızın lanet kişiliği gereği kaskatı bir kullanılsa olmazdı tabi ama ben okurken rahatsız oldum sevemedim bir türlü.
Holden'ın zerre tahammülü yok samimiyetsizliklere. Hiç çabası yok katlanamadığı yerlere uyum sağlamaya. Tanıştığına hiç memnun olmadığı kimselere dayanamıyor "Tanıştığıma memnun oldum." demeye. Sonra kalkıp diyor ki çavdar tarlasında çocuk yakalamak isterdim.Kafasının içindekileri bir türlü anlayamadığım bir çocuk bu Holden. Yuvarlana yuvarlana yaşıyor bu hayatı. Allah sonunu hayır etsin.
Işıktan hızlı gitmeyi başarabilmiş olabilseydim ve o anlarda elimde bu kitap olsaydı zamanın geri gittiğini göremeyecekti gözlerim. Yine de kitabı 116 günde falan bitirmedim. Elime alıp koymuştum kenara. Yine yüreğim el vermedi de aldım okudum :")
Yıllardır beklediğim,sahaflardan almak istemediğim veya elimde pdf’i olduğu halde (teşekkürler @selkoray ) asla okumayıpyeni baskıların yolunu gözlediğim, epik fantastik serilerin en kallavilerinden olan Amber Yıllıkları nihayet bu yıl basıldı ve ben de nihayet onlara kavuştum
Diğer serilerden farklı olarak Amber Yıllıkları’nda olaylar hem Amber
...Ve güz geldi Ömür hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İn- cecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı...
Kimseler görmedi ömür hanım, bu dünyadan ben geçtim
İçimde umudun kırk kilitli sandıkları
Elimde bir avuç düş ölüsü yüreğim
Benim olmayan bir garip gülümsemeyle yüzümde,
İncelik adına ben geçtim
Yerini bulmamış bir içtenlik, yanılmış bir saygı ve bir hüzün eğrisi olarak ilişkilerin gergefinde
Ördüm ömrümün dokusunu ilmek ilmek
Beni cam kırıklarıyla anımsasın insanlar
Savrulan bir yaprak hüznü ve dağınıklığı ile...
Yükümü yanlış bedestanlara çözdüm
Şükrü Erbaş-ömür hanımla güz konuşmaları