Birinin hayatına, birinin üzüntüsüne, birinin mutluluğuna, birinin ruhuna, birinin eline, yüzüne, sırtına, omuzuna, yüreğine, bazen söz, bazen göz, çoğu zaman kalbinizle minicik de olsa, tüm samimiyetinizle dokunun...🍀
Bazen zaman su gibi akıp gitsin ,
Bir an önce her şey bitsin istiyorum
Bazende zamanı durdurmak
Anın tadını çıkarmak.
Bir daha geri gelemeyeceğim yaşlarımı doya doya yaşamak istiyorum.
Ama bir bakıyorum ki ,
Ne heves ne istek hiç yok
Kalmamış...
Yitirmişim içimdeki kız çocuğunu ,
Göklere çıkaramadan
Gömmüşüm yerin yedi kat dibine...
Çıkarmak istedikçe yer yüzüne ,
Daha da dibe çekiliyor ...
Sonra yine bir pes ediş bende,
Bırakıyorum çıkarmayı
Bir kürek toprakta ben atıyorum üzerine.
Geçenlerde bir yerde okumuştum
Oblomovluk diye bir varoluş trajedisi
Bilinçli bir tembellik, uyuşukluğun aksine fazla uyanıklık
İleriyi görüp ,herşeyin farkında olma.
Bu sonunu görme farkındalığından dolayı
Gittiği yolda ilerlemeyi istememek,tükenmişlik...
Ben Özlem ,
ben 26sında küçük bir kız çocuğu
Ben özlem etrafına rengarenk çiçekler saçarken ,kendi içinde siyah olanım
Ben başlı başına bir varoluş trajedisinin ta kendisiyim... (2017) Ö. Y. K. @canimkendim41
Okan Bayulgen, eskiden beri takip ettiğim bir adam.Çok okuyan biri olduğunu iyi biliyorum.Bakış açısını genel anlamda beğenmemekle birlikte Türkiye de geçmişte güzel programlara da aynı zamanda imza attı.Eğlence programlarını demiyorum tabiki.Uzman kişileri çıkarıp önemli olup da görünmeyen konularda insanları çıkarıp sunduğu programlar çok
Evli erkeklerin korkulu rüyası "mor cepken." Mor cepken, kadınların çeyizine konurmuş eskiden. Çeyiz sandığının en altına konur ve evlenen kadının onu hiç giymemesi temenni edilirmiş. Çünkü; kadının o mor cepkeni giyip, evin damına, bacasına, köy meydanına, herkesin görebileceği bir yere çıkması, "Kocamı sevmiyorum, kocam bana
Sevdiğim bir kalbe
Nasıl veda edebilirim bilmiyorum Beria
Gidiyorum bir yerlere
Oturuyorum küçük bir esnaf kahvesine
Bir çay söylüyorum(demli)
Bilirsin Beria her zaman demli çay içerim
En koyusundan, katran gibi derler ya
Sana bir uygarlığı getirdim; anlamadın
Yavuz kahramanları, şiirin burçlarını
Ayak ucuna koydum gecenin saçlarını
Urganmış boynumda taşıdığın gerdanlık
Sana hükümdarlığı getirdim; anlamadın
Sevda suya karışır, sızar kan dağlarına
Köpüren yüreğimde zıpkınlanır umutlar
Yüzün tunç gibi çöker ülkemin bağlarına
Irmaklar bilmediğin kadar hülyalı
Öyle yıkma kendini,
Öyle mahzun, öyle garip...
Nerede olursan ol,
İçerde, dışarda, derste, sırada,
Yürü üstüne üstüne,
Tükür yüzüne celladın,
Fırsatçının, fesatçının, hayının...
Dayan kitap ile
Dayan iş ile.
Tırnak ile, diş ile,
Umut ile, sevda ile, düş ile
Dayan rüsva etme beni.