“Yalnızlık öznenin varlıkla olan ilişkisinin belli bir zamanla sınırlı olarak kopmasıdır,der eskiler. Hakikatte ise yaratıcının istihdam edeceği insanı belirli bir süre kendisi ile başbaşa zaman geçirmeye çağırmasıdır. Yaratıcı insanlardan hizmet edecek olanlara özel bir lütufta bulunur ve onları varlıkla olan ilişkilerini zorunlu ya da iradi olarak kesmeye yöneltir. Böylelikle insan özel bir alana alınmış olur. Burası ıssız ve ürkütücüdür. Burada insan kendini, nefsini, ruhunu, zaaflarını ve kudretini görür tanır bilir. Eksiklerini tamamlar, fazlalıklarını yontar, kusurlarını düzeltir, niyetlerini revize eder kısaca dolar. Özne artık varlık karşısında kendisinin ne olduğunu, menkıbesinin ne olduğunu, nereye yöneleceğini bilir. Varlık aracını öğrenmiştir. İşte pratiğimizdeki halvet ve inziva buna işaret eder.
Ne zaman yalnızlık hissediyorsan bil ki yaratıcının sana vereceği küçük ya da büyük bir vazife var ve sen kendinle kendi başına bir eğitime bir brifinge çağrılıyorsun. Yalnızlıktan korkma. Hakikat yalnız kalana kapılarını açar. Çoğunluklara aldanma, çoğunluk içinde herkes esasında yalnızlığı yaşıyor. Tek farkla onlar bundan kaçmak için olmadık şeylere tutunuyorlar. Bekleme odasında heyecanlanıp korkup tedavi seansını terkedip kaçanlar gibi. Yalnızlık sevdirildi ise sana, hak seninle konuşmak istiyordur. Buna şükretmelisin. “
AHMET TURAN ESİN