İttihâdun var idi yâr ile ey kalb ezeli
Cevher-i rûh hulûl eylemeden kâlebüne
Kahramanlı Nizâmî
Ey kalp ,ta ezel vaktinde ,henüz ruh denilen cevher cesedine girmemişti ki sen sevgiliyle beraberdin .
Bu benim ilk hayal kırıklılığımdı .Beni hiç tanımayışına ve ömrümce mahkumu olduğum kaderime ilk katlanışımdı Ölmeliydim ,tanınmamalıydım .Bu hayal kırıklığını nasıl anlatabilirim sana ?
Şahin'e
Yine veda edemedim sana ve bu kez tekrar bir araya
gelmemek üzere ayrıldı yollarımız. Ben senden temelli
gittim artık. Belki de sende hiç var olmamış gibi unutulacağım, nedense içimi yakıyor bu ihtimal. İnsanın en
derin ıstırabı unutulmak ama her ölümlü bir gün elbet
bu duyguyu tadacak. Mezarlıklar unutulmuşlarla dolu,
baksana. Bir rüya gibi başlayan aşkımız bir efsane, bir
destan gibi yaşandı ve ayrılık vakitsiz bir ölüm gibi ansızın bizi birbirimizden kopardı. Sen şimdi yeni aşklara,
yepyeni yollara koşacaksın. Bense yaşarken gömüldü-
güm mezarıma. Sen beni elbette unutacaksın, bense seni
hiç unutmamak için hikâyemizin kitaplaşıp elden ele dolaşmasını sağlayacağım, olur da bir gün adından dolayı
dikkatini çeker de okursun diye. Hoşça kal Şahin, seni
hiç unutmayacağım.
SON
Senin değer verdiğine tüm dünya değer verir ve senin doyuramadığını doyuramaz insanlık bir araya gelse. Hoşça kal sevgili okur,
beni unut ama son sözlerimi hiç unutma. Hoşça kal.
Ne tuhaf bir ömrü birlikte harcamış iki
insandık ama bir o kadar da yabancıydık şimdi birbirimize. Bir zamanlar her şeyimizken birbirimizin, şimdi herhangi biri olmuştuk sanki. Bu öyle bir tuhaf vedaydı ki...
Birazdan anlatacaklarımı
dinleyecek ve sonra ebediyete kadar gidecekti benden.
Birazdan ayrılacak ve mahşere kadar kavuşamayacaktık. Bir kadın ölecekti birazdan, bedeni dünyada kalırken
ruhu ölecekti. Bir adam gidecekti birazdan ve ardından
litrelerce gözyaşı dökülecekti. Yeryüzünde yaşanmış binlerce gerçek aşktan biri bitecekti birazdan. Şahin gidecekti arkasına bir kez bile bakmadan.
Büyüdü, genç bir kadın oldu. Bu kez Şahin onu
şartlı sevdi. Önce isteme gecesinde sessiz kaldı diye terk
etti ve yıllarca arayıp sormadı. Sonra Gülşah'ın çabasıyla
tekrar bir araya geldiler ama bu kez de sebep bile sunmadan defolup gitti hayatından. Gülşah çok yorgun dostlar.
Gülşah artık bıktı. Yaşamaktan, çabalamaktan, olmayacak olanı oldurmaya çalışmaktan bıktı Gülşah. Vazgeçmeyi seçti bu kez Gülşah. Tutunamadığı bu hayattan
değil, tutunamadığı sevgi dallarından. Sevmekten ve sevilmek için çaba göstermekten vazgeçti Gülşah. Gülşah
bambaşka bir yol seçti kendine.
“Gerçekten, bu kadar mı çok seviyorsun beni?”
“İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
İçimde kımıldayan bir şeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi.”
Bunca yıldır tanıdığım bu adamın bana
her bakışında ben ona yine, yeniden âşık oluyor ve her seferinde bunun nasıl mümkün olabildiğine hayret ediyorum. Yahu hani aşk kimyasal bir olaydı? Hani insan insana alışırdı? Hani her aşk zamana yenilirdi? O ilk ayların
heyecanı hani zamanla yerini başka duygulara bırakırdı?