Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Zehra

psikolojik bir perspektiften bakıldığında, çocukluk, gençlik ve ilk yetişkinlik yılları sürekli yeni deneyimlerin biriktiği bir dönemdir: yeni bir kardeşin doğumu, okulun ilk günü, ebeveynler olmadan çıkılan ilk tatil, ilk öpücük vs. çocukluğun üç yılı muazzam bir gelişim ve sayısız öğrenme deneyimi anlamına gelir... genç bir yetişkin genellikle okulu bitirip ebeveynlerinden bağımsız hale gelir; mesleki eğitim veya üniversite eğitimi alır; nihayetinde de ilk gerçek işine ve muhtemelen uzun süreli bir ilişkiye girer. buna karşılık yetişkinliğin daha sonraki aşamalarında gerçekten yeni olan deneyimler azalır, mesleki ve özel hayatta çok az şey değişir... yaşları ilerledikçe insanların hayatlarındaki rutinler arttığından -deneyimleri giderek daha fazla tekrara dayandığından karşılaştıkları ve dikkat ettikleri yenilik miktarı da giderek azalır; bunun sonucunda da hayatın dönemlerinin öznel süresi kısalır.
Reklam
thomas mann tanıdık olmayan bir yerdeki ilk birkaç gün boyunca yaşanan farklı deneyimlerin zamanı öznel olarak nasıl uzattığını göstermek için tatil örneğini kullanır. yeni yerde biraz vakit geçirdikten sonra günler yavaş yavaş yerleşen alışkanlığın etkisiyle orantılı bir şekilde kısalır. nihayet tatilin sonuna doğru günler uçup gitmeye başlar ve tatilin hızla sona ermekte olduğunu fark ederiz. yeni ve heyecan verici deneyimler zamanı uzatır. ama yeni olan şey rutine dönüştüğünde zaman yine hızlı geçmeye başlar.
hissedilen ve yaşanan zaman, yani pozitif deneyimlerle dolu bir hayat, genellikle iyi arkadaşların ya da sevilen bir partnerin yanında geçirilen doyurucu anlardan oluşur.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
160 syf.
·
Puan vermedi
Hissedilen Zaman
Hissedilen ZamanMarc Wittmann
7.7/10 · 296 okunma
Reklam
vücudumuza nasıl şekil vereceğimiz, arzularımıza nasıl gem varacağımız, hayatımızın yönünü nasıl belirleyeceğimiz ve bilhassa ölümü nasıl önleyeceğimiz konusunda tavsiye peşinde koşup durmakla daha fazla kesinlik ve kontrol kazanmadığımız açık. daha ziyade, seçim ideolojisi bizim için, mevcut haliyle kapitalizme en çok katkıda bulunacak nevroz biçimi olan takıntılı kişiliği seçiyor. paradoks şu ki, geç kapitalist ideolojinin öne çıkardığı obsesif tavırlar aslında seçime pek yer bırakmıyor. sürekli tetikte olan, düzensizlikten ödü kopan ve ölüm fikri karşısında donakalan fazlasıyla kontrollü birey, sınırsız olduğu varsayılan olasılıklar arasında seçim yapmaktan pek keyif almaz. ideal seçici olamama kaygısının tutsağı haline gelir. bu yüzden seçenekleri sınırlandırmak için yepyeni yollar icat edip durur.
birey dış güçlerin (örneğin toplum, ebeveynler) bir ürününden ibaret değildir, bu güçlere verdiği yanıtları kendisi oluşturan bir yaratıcıdır da aynı zamanda. ama bu yanıtlar rasyonel seçimler olmaktan ziyade bilinçdışı düzeyde yapılmış seçimlerdir.
psikanaliz, insan arzularını incelerken, arzuyu daima yasakla ilişkilendirmiştir. istediğini elde edemediği için acı çeken birisi söz konusu olduğunda çözüm, istediğini elde etmesinin önündeki engelden kurtulmak değil, o insana bir şekilde o sınırın ta kendisini kucaklamayı öğretmek ve arzu nesnesinin tam da erişilmez olduğu için çekici olduğunu görmesini sağlamaktır.
çoğu zaman içimizde farkında olmadığımız bir şeye hitap eden davranışlara, görünüşlere ve acayipliklere aşık oluruz. aşk, rasyonel niyetlerimizi altüst edebilen bilinçdışı seçimlerimize fazlasıyla bağlıdır.
bir kişi mesela öğretmen, baba, koca veya müzisyen olduğunu söylemekte geçici bir teselli bulabilir. ama bu kimliklerin hiçbiri o kişinin aslında kim olduğu konusunda her şeyi söylemez. birey kendisi olmak için ne kadar uğraşırsa uğraşsın illaki başarısızlığa uğrayacaktır, çünkü içinde öyle kolayca dışsal bir kimlikle tanımlanamayan bir şey olacaktır.
Reklam
bugün başarılı bir hayat sürmek, başarılı bir yatırımcı olmakla eşanlamlı. borsanın mantığını öğrenip kendi finans danışmanımız haline gelmemiz gerektiği gibi, kendi hayatlarımızı da bir yatırım olarak görmeye itiliyoruz. dahası çocuklarımıza ayırdığımız zaman ve sevginin düpedüz bir yatırım olduğu söyleniyor. ebeveynliğe ayrılan nitelikli zamanın meyvesinin tatmin edici bir çocuk olacağı varsayılıyor: iyi bir izlenim yaratmamızı sağlayacak, gerçekleşmemiş düşlerimizi ve özlemlerimizi gerçekleştirecek ve yaşlılığımızda bize maddi destek verecek bir çocuk.
Ortodoks sonuçlara ulaşmayan bütün araştırmaların yasaklanmasından en çok zarar gören, heretiklerin kafaları değildir. En büyük zarar heretik olmayanlara verilir, çünkü heretiklik korkusuyla zihinsel gelişimleri engellenir ve mantıkları siner. Umut vaat eden bir yığın beynin ürkek karakterlerle birleşmesinden dolayı dünyanın neler kaybettiğini kim hesaplayabilir?
228 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.