halbuki, hadisesiz, muvaffakiyetsiz, bomboş bir nevi müphem hayal ve intizarla geçen hayatı içinde, zavallı fahim bey’in kendisi de, kendi kendine inşa ettiği rüyaları tercih eden, gündüz ki işlerini, gece rüyalarına hazırlamak içinmiş gibi gören bir insan değil miydi? bu yüzden etrafındakilerin hepsi de, nihayet hayırlı bir rüya görmüş olmasını bir hadise, bir vaka telakki etmeye hazır ve taraftar değiller miydi?