İnternette okuduğum birçok övgü için “acaba abartı mı?” diye düşünsem de kitabı bitirdikten sonra “az bile övmüşler!” Dedim. O kadar keyif aldığım bir okuma oldu ki nasıl övsem de bu kitabı bir an önce okumanızı sağlasam bilemiyorum.
Hepimizin en az bir kez adını duydugu gerçek kişilerin kurgu etrafında müthiş dansını seyrediyoruz. Seyrediyoruz diyorum çünkü okurken zihnimde sahnelerin istemesem de canlandığını fark ettim. Dr. Breuer’in kliniği, Nietzsche’nin kaldığı pansiyon... Okurken betimlemelerin böylesine sıkıcılıktan uzak olması okumayı daha da keyifli hale getirdi benim için. Lou Salome’nin Nietzsche için Dr. Breuer’i bulup, onu içinde bulunduğu umutsuzluktan kurtarmasını dilenmesiyle girizgahı yapıyoruz. Dr. Breuer’in de en az Nietzsche kadar umutsuzluk içinde olduğu dönemde doğan bu nefis dostluk hikayesi, diyalogları okurken “hiç bitmese” dedirtiyor. Freud’a da rastladığımız bu dostluk hikayesinde yazarın yalın bir dille Nietzsche’nin fikirlerini aktarması; Nietzsche’nin daha anlaşılır olmasına yol açıyor. Felsefe ve kurgunun iç içe geçtiği, sayısız tekrarda okunabilecek bu kitap her kütüphanenin demirbaşı sayılmalı. Hala okumayanlarımız varsa acilinden kitabı temin etmelerini tavsiye ederim.