Başarı, itibar, para, güç, hemen hemen tüm enerjimizi bunları nasıl elde edeceğimizi öğrenmeye harcarız. Sevmeyi öğrenmeye ise verecek hiçbir şeyimiz kalmaz.
Geçmişin bir yerde devam ettiğini
düşünmek hoşuna gitmedi. Mümkün
mü böyle bir şey? Bir yerde devam eden,
kendinden menkul bir geçmiş? Devam ediyor.
Ve onu bugünün düşüncesiyle
sürekli değiştiriyoruz.
Oysa bir yandan da, ne olursa olsun,
geri dönülmez. Ne kadar arasan da
onu asla bulamayacaksın. Bir daha
karşına o haliyle, o duygularla
Bisiklete binmeyi öğrenmek için geç kalma çocuk. Büyüyüp ağırlaştıkça, sana yardımcı olacak kişinin bisikleti dengede tutması, senin peşinden koşması ve düşerken seni yakalaması zorlaşacak. Bir çocukluk olarak görüp küçümseyeceksin belki de bisiklete binmeyi. Yol büyüyecek gözünde, güvenmeyeceksin dizlerine. Vakit varken asıl pedallara. Yol boşsa hızlı da gidebilirsin. Fakat ellerini bırakma sakın. Boşluğa terk edilen ellerde değil, nereye tutunacağını bilen ellerde özgürlük.
Bisiklet sürmeyi öğretebilirim sana, cesaretin var mı? Yalnız düşmenin, öğrenmenin bir parçası olduğunu kabul etmeden başlayamayız derse. Öğrenmen gereken ilk şeyin, denge olduğu doğru değil. Öğrenmen gereken ilk şey, doğal olduğudur düşmenin. İlk ders bitmiştir düştüğünde. Canın yanacak ki, dengenin kıymetini anlayasın. Dizin kanayacak ki, dengenin şifalı kollarına teslim edesin kendini. Hem düşerek fiyatını öğrendin rüzgarın. Şimdi dengeni nasıl kuracağını öğrenebilirsin.