Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Öyle
Öyle
@Cevamiulkelim
Eylülde yağmur başkaydı.
381 okur puanı
Kasım 2017 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Başucu diyebileceğim bir kitap. Her sayfada altını çizebileceğim bir yer buldum neredeyse. Özellikle kitabın ilk kısımları kıpkırmızı oldu. Şiddetle tavsiye ediyorum. Bence kesinlikle herkes okumalı.
Alıntı çok paylaşamadım dediğim gibi bence kitabın yaklaşık tamamını yazmam gerekecekti. Onun yerine altını çizip okumaya devam ettim.
9 puanın sebebi de 10 puanı sadece Kur'an-ı Kerim'e verebilirim düşüncesinden ötürüdür.
Evde kaldığınız süreci hayırla ilimle geçirmeniz kendinizi geliştirme noktasında fırsata çevirmeniz dileklerimle, iyi okumalar...
Okuldaki sınav sorumluluğumuzda olan kitaplardandı. İnce ve anlaşılır bir kitap. Sınavda da çıkmıştı ve o soruyu çoğu kişi kitabı okumaya zamanı yetmediği için yapamamış. Ben ise en çok o soruya emin şekilde cevap yazmıştım. Ve 60 almak için dua ederken 75 almıştım. Çok sevinmiştim... Şimdi o yazdıklarımı buraya da yazıp sınav günlerime tekrar geri dönmek istemiyorum ama şunu söyleyeyim:
Örneğin bir insanın hitabet yeteneği vardır güzel konuşur ama bunu siyasette kullanılmıyorsa örneğin komedyenlikte kullanıyorsa yani yeteneğini dürtü haline getirmiyorsa siyasi anlamda eşit(siz)lik incelemesinde ön sırada olduğu anlamına gelmez. Seni burada da yad etmiş olduk Genel Kamu Hukuku.
Bu arada bu kısa kitabı elbette 128 günde okumadım. Sınav zamanı kısıtlı zaten, 1-2 gün ayırmışımdır sadece "okudum" u işaretlemeyi unutmuşum.
Derste sorumluluk dahilinde olmasaydı elime almazdım. Ancak ilgisi olanlar okuyabilir.
Söyleşi niteliğinde, teoride boğulmayan, örneklerle anlaşılır şekilde düşüncelerini yansıtan, demokrasi ile ilgili temel kavramlara yer veren okunabilir bir kitap. Kitabı tavsiye edebilirim. Kitap on bölümden oluşuyor bu da okuma isteğini arttıran bir etmen oluyor.
Uludağ Hukuk, Genel Kamu Hukuku öğretim görevlisi tarafından çevrilmiştir.
Yine içeriksiz bir inceleme oldu içeriği sınava saklıyoruz :?
Okur Takip Önerileri
2.5 ay elimde durmuş meğer ama bana 5 aydır elimdeymiş hissi verdiğinden son iki gündür bitirmeye çalışıyordum. Sonunda bitti deyip bir kenara ittim. Lakin yarın, filmini de izlemeyi düşünüyorum. Ve ne yazık ki sınav sorumluluğumuzda olan bir kitap. Sınavdan önce altını çizdiğim yerleri tekrar okumam gerekecek ve kırmızı kitabı tekrar elime almak
Kitabı bitirdim ve kendime gelemiyorum. Çok farklı bir şekilde etkilendim. Okurken sorgulattı ve düşündürdü. Son zamanlarda okuduğum en etkilendiğim ve unutamayacağım kitap. 56 sayfa olmasından ön yargıyla başladığım kitap, her sayfada bende merak uyandırdı ve beni bir yerlere götürdü. Stefan Zweig artık benim için bambaşka bir yerde.
Hukukta 4. Sınıfa geçtim lakin epey bir tereddütlerim var ileriye dönük. İş noktasında hizmet noktasında. Ve bu tereddütlerimin sesi gibi bu kitap çıkageldi önüme. Çok felsefik yaklaşmış adalete. Benim düşünmediğim yerleri bile -bile diyorum çünkü çok düşünüyorum bu aralar- yazmış ve kafamdaki düşüncelere tuz biber ekledi. Bilmiyorum ne olacak sonum ama altını çizdiğim birçok yeri tekrar ve tekrar okuyacağım kesin.
Çok detayına girmek istemiyorum, okuyanlar ne demek istediğimi nerelerde tıkandığımı anlayacaktır.
Bu kitap sizi ne kadar etkiler bilmiyorum - çünkü bir kitabın sizi etkilemesi için size hitap etmesi de lazımdır , sizin duygularınızı yansıtması ya da düşüncelerinizi somutlaştırması.- ama beni çok etkiledi.
İyi okumalar...
Özet teşkil edebilir.
Kitabı kesinlikle hasta yahut sağlıklı fark etmez herkesin okuması gerekiyor. İsme aldanmamak lazım.
Risale çok çabuk bitti... Bu kadar mıydı dedim :(
Kitap, hastalığın bizi gafletten koruduğundan, aczımızı hatırlattığından, bu bedenin sahibinin biz olmadığından, şekvada bulunmamamız zira şükrün nimeti ziyadeleştirdiği gibi şekva yani şikayetin de musibeti arttıracağından, hastalığı küçük görmemiz büyütmememiz zira arıları ne kadar elimizle kovmaya çalışırsak o kadar üşüşür bize musallat olurlar onlara dokunmazsak bir süre sonra bizden giderler misalindeki gibi musibete de ehemmiyet vermememiz gerektiğinden, hastalığın ömrü uzattığından yani zamanın kıymetlendirdiğinden oysaki sağlıklı iken gaflet ve sefahat içinde iken zamanı, faydasız, sırf geçirmek için geçirmek, deyim yerindeyse zamanı öldürmek cihetine gidildiği için o nimeti idrak edememek gibi daha birçok şeyden bahsediyor.
Dili de bana çok basit geldi okuduğum/okumaya başladığım diğer risalelere göre. Arada bir tekrar da edilmesi gereken bir kısa cep kitap diyebilirim.
İyi okumalar. :)
Yanlış anlaşılmalar bir hayatın son bulmasına sebebiyet verebilir.
Hüküm vermeden önce dinlemeyi ve konuşmayı öğrenmeliyiz.
Susmak her zaman en büyük cevap anlamanına gelmez. Çünkü cevabın cevap olarak nitelendirilebilmesi için muhattabı tarafından algılanabilir olması gerekir.
Aslına bakılırsa bu kitaba başladığımda ve ilerleyen sayfalarda kitabın bayağı, basit olduğu düşüncesine girdim. Ama içimden bir ses nereye bağlayacak acaba devam et, oku diyordu ve bitirdim. Bence kitap daha çok orta okul lise yaşlarına hitap edebilir ki zaten kitap da Taha, Yaşar ve Fuat adlarındaki karakter olarak çok farklı -yazar burada okuyucunun bu üç karakterden birinde kendimizi bulabileceğini söylüyor. Ben de her üçünden de bir miktar vardı.- liseli üç mükemmel dostun özgürlük arayışı için çıktıkları yolculukta başına gelenleri anlatıyordu. Kitap 176 sayfa dili çok basit ve anlaşılır olduğundan çabuk bitiyor lakin o kadar sayfayı hak etmiyor bence... Ama yine de araya serpiştirilen tespitler ve samimi cümleler sizi hoşnut ediyor. Kitabın sonunda da tatlı tebessüm kalıyor size... Ve kitabın ilk sayfasındaki şu yazıyı tekrar hatırlayınca da tüm eleştirileriniz toz olup gidiyor ve geriye derin saygı kalıyor: "Bu kitabın yazara ait geliri, insanlığın ebedi saadeti için mücadele veren Sözler Köşkü Derneği'ne bağışlanmaktadır."
Yolculuğumun boş geçmemesi için yanıma aldığım okuması ve anlaması çok kolay ve bir o kadar da faydalı bir cep kitap. İçinde geçen 5 tavsiyeyi alıntı şeklinde paylaştım, kalan kısmında bu 5 tavsiyeyi ayrı şekilde ayet ve hadisler ile açıklamış ve desteklemiş. Bu bakımdan bir bekleme salonunda bile okuyup bitirebileceğiniz zamanınızı lezzetlendirecek bir kitap. İyi okumalar.
Sahaf Mendel... Kitap tutkunu, kitap aşığı, hayatı kitap olmuş ve hayatına malolmuş kişi. Kitap okumak da en üst seviyedeki kişi. Zeka ile delilik arasında ince bir çizgi vardır ya o çizgideki gibi. Hayatını kitaba adamış ve kitaplardan başını kaldırmadığından dışarıda savaşın dahi başladığını fark etmeyen ve böylece yine kitap sevdası yüzünden yanlış anlaşılmalar mağduru olan kitapları okuyuculara bütün detaylarına kadar anlatan bu muhteşem adamın kendini ifade edememesi, anlatamaması. Savaş sırasında değişen insan profilleri. Ve savaş sırasında daha da acımasızlaşan dünya karşısında, okuduğu kitaplardaki gibi toz pembe düşüncelerde kalması fazlasıyla saf kalması. Sonrasında kıymet bilmeyen insanlar, maddiyatçı gözlerin arasına düşmüş en kötüsü kitaplardan ayrı düşmüş, küsmüş eskisi gibi olmayan bir adam.. Çaresizlik, açlık, yoksulluk, yoksunluk ve ölüm.
8/10 puan verdi
Şöyle ki aslında uzun bir inceleme yapamayacağım çünkü yarın sınavım var ve içinde bu kadar yoğun içerik olan bir risaleyi anlatmaya çalışsam ki anlatamam oyüzden hiç yazmamanın daha doğru olduğunu düşündüm... Bu benim ilk risale okuyuşumdu. O sebeble heyecanlıydım ve çok şükür ki bir tanesini bitirmek nasip oldu. Aslında dil olarak beni yoran başka kitap olsa bitirmeye çalışmazdım ama okuyan kişilerin cümle kuruş şekline, anlatım tarzına ve kelime dağarcıkları başta olmak üzere ki bu şeklen gözüken bir faydası baktığımda ve ilmen, fikren ve elbetteki manen de şifa bulduklarına inandığım ve ben de "onlar" gibi olmak onlara yetişebilmek gayesiyle okudum. Ve faydasını da biraz biraz görmeye başladım. En basitinden ufak bir sohbette verdiğin örneklere bile yansımış olması bilgilerin hafizana yerleştiğinin kalıcılaştığının göstergesi. Bu bakımdan somut örnekler içermesi de bunu kolaylaştırıyor diyebilirim.
Dediğim gibi ilk risale okuyuşumdu. O yüzden pek bir altyapıya sahip olduğum söylenemez bu incelemeden de anlaşılıyor :) Lakin risale okumaya devam etmek istiyorum inşallah da edeceğim.
İman ve küfür muvazenelerinden başladım ama ikinci olarak ne okunması gerektiğini bilmiyorum pek fazla. Belirli bir sıralaması ya da okuma kolaylığı açısından bir işleyişi var ise risale-i nur okuyanlardan tavsiyelerini beklerim.
Hayırlı geceler dilerim.
Kitabı okurken yazacağım incelemeyi düşündüm aralarda. İncelemede beğenmediğimi, dedikleri kadar -en sevdiğim, gözde kitabım, muhteşem ötesi...- güzel bir kitap olmadığını yazacaktım.
Kitabı benden önce annem okuduğu için az çok içinde neler anlatılıyor biliyordum. Daha çok merak ettim çünkü rüyalarla ilgiliydi ki benim de rüyalara ayrı bir ilgim
Sezai Karakoç'tan malesef ki ilk kitabımdı. Tanışmakta geç kaldığımı biliyordum ama kitaba başlayınca bunu daha iyi hissettim. Kitapta Diriliş Eri kimdir, nasıl olmalıdır , ideal toplum düzeni nasıldır, ideal devlet nasıl olmalıdır gibi soruları cevaplamış. Açıkçası kitabın ilk yarısı beni daha çok etkilemişti.Ben dilini kullanmış olması benim iç sesimin konuşması gibi olmuştu.Ve daha bir coşkuyla , heyecanla okumuştum. Kitabın ilerleyen sayfalarında dikkatim dağaldığından ya da 68 sayfalık kitabı 4 güne yaydığımdan olacak ilk başlarkenki haz devam etmedi. Ancak fikir kitabı olduğundan üzerinde durularak okunması gereken bir kitap , roman gibi akıcı değil.
Şunu söylemek istiyorum.Bu kitap ilk kitabım ama son olmayacak. Sezai Karakoç'un düşünce yapısını çok beğendim, bana hitap ettiğini düşünüyorum. Daha çok kitabını elime alıp onu daha yakından tanımak istiyorum.
Kısa bir inceleme oldu , inceleme olduğu da söylenemez belki ama zaten kitap oldukça öz. Buyüzden kitabı merak edenlerin direkt kitabı okumasını tavsiye ediyorum.
'Medya' konulu bir panelimizde, panelist arkadaşım konuyu somutlaştırmak için Amok koşucusu örneğini vermişti.Medyanın olumsuz yönünün tıpkı Amok koşucusuna benzediğinden, durdurak bilmeyen , önüne çıkan her şeyi altüst eden bu koşunun ancak ölümle sonlanabileceğinden bahsetmişti. Onu dinlerken bende de merak uyandırdığından kitabı bir gün okuyacağıma karar vermiştim.
Yazar öyle bir anlatmış ki, karakter -doktor-koşarken siz de onunla koşuyorsunuz.O gerildiğinde siz de kaskatı kesiliyor, o soluklandığında siz de nefes alıyorsunuz. Ve kitaba az bir ara verdiğinizde siz de yorulduğunuzu daha bir fark ediyor, uzun süredir sıkmakta olduğunuz dişlerinizi rahat bırakıyorsunuz. Ve derin bir nefes alıyorsunuz sanki daha önce hiç nefes almamışsınız gibi o havayı içinize dolduruyorusunuz: O nefes hem size gerekli olan oksijeni sağlayacak hem de birazdan devam edeceğiniz koşu için depo görevi üstlenecek. Görev demişken bu koşunun alelade bir koşu değil, doktorun kendini yardım etmeyi bir görev olarak görmesinin bir sonucu olarak görmemiz gerek.
Daha da yazılacak çok şey var üzerine lakin sizin okumanızı tavsiye ediyorum. Yine çünkü psikolojik tahlillere çok güzel yer verilmiş.. Sizi içinize alacak ilk önce yürüyüş sonra koşu ve tekrar yürüyüş şeklinde güzel bir spor yaptırtacak bir kitap :)
Stefan Zweig'ın daha önce Satranç adlı kitabını okumuştum ama kitaba dair bir şey hatırlamıyorum.O yüzden yazardan ilk kez bir kitap okuyormuşum gibi geldi.Betimlemeleri , zekice kurgulanmış tamlamalarını ilk başta zorlama ve gülünç bulmuştum oysa ki gerçekten etkileyicilerdi. Hayal gücünü zekasıyla birleştirmiş iyi bir yazar olduğunu düşündüm. .
Kitaba gelirsek, dönemin en önde gelen zengin, saygın, herkesçe tanınan ve hizmetinde birçok insanın olduğu güçlü bir kadının elinden makamı alınınca nasıl da kötü hale geldiği anlatılıyor. O "kötü" yü açacağım şimdi. Kadın hep insanları küçük gören, onları alaya alan, ezen, en büyük serveti gücüyle beslenen ve onu insanlar üzerinde psikolojik olarak şiddet şeklinde uygulayan biri. Ama o muhteşem hayatından küçük bir kasabaya düşünce bunu hazmedemez.Altında bir sürü insan varken şimdi odasında tek başına olmak onun zoruna gider. Yalnızlığa alışık değildir çünkü o hiç yalnız kalmamıştır. Ve o hayatı devam ediyormuşçasına kalan parasıyla yine kendisini yüce göstermeye , onların "zavallılıklarını'' gördükçe kendi içinde bulunduğu durumu unutmaya ve mutlu olmaya çalışır. İnsanları oyuncakları gibi kullanmaya devam eder. Peki elindeki son oyuncak da kırıldığında ne olacaktır? Ya da oynadığı son oyuncak ne olacaktır? Sonunda bu oyun ön gördüğü şekilde mi bitecektir ?
Soruların cevaplarını merak edenler ve yazarın kadın karakter üzerindeki psikolojik çözümlemelerini merak edenler için tavsiye ederim , sayfa olarak kısa ama roman lezzetinde diyebilirim.
Canım kitabım. Karşımda duruyorsun. Kapak fotoğrafın da tıpkı içindekiler gibi mavi huzur verici...
Eyvallah...Bir Hikmet Anıl Öztekin kitabını okumak da nasip oldu.Nasip oldu diyorum bence bu kitabı okumak bitirmek de nasip işi.Öyle herkes de okuyamaz. Öyle herkes de anlayamaz...
Evet. Sevenlerin kadar hiçbir kitabını okumadıkları halde seni sevmeyenlerin de var. Ve o kişilere inat en sevdiğim yazarsın. Ne derlerse desinler. Umrumda değil. Yazıları o kadar çok hoşuma gidiyor ki hepsi bana yazılmış gibi. Hepsinde kendimi buluyorum. Benim gibi düşünen birisin olması çok mutlu ediyor. Tatlı bir tebessüm bırakıyor yüzümde.. Muhabbet ediyorsun seni biri dinliyor sanki sen de onu dinliyorsun...Bu dünyada hala temiz düşünen, saf, çocuksu ve bir o kadar olgun cümleler yazan birilerinin olduğunu bilmek çok güzel. Bu kitabı okurken hayallere dalmamak, yazılanlar üzerine düşünmemek elde değil. Tüm yorgunluğunuzu alıyor. Sakinlik, dinginlik, umut ve tatlı bir sohbet sonrası bir ferahlık... Ben de bütün güzel sıfatları çağrıştırıyor.
Geçenlerde kendimi yalnız hissetmiştim.Konuşacak muhabbet edecek ve beni anlayabileceğini düşündüğüm biri yoktu çevremde.Zaten ben de anlatmak için de epey yorgundum. Bu kitabı aldım elime ve bir evirdim çevirdim. En arkasındaki yazı bu sefer daha bir dikkatimi çekti. Sanki tam bana yazılmıştı.Sanki evet ben burdayım, yalnız değilsin diyordu. O zaman daha çok bir sevdim kitabı. Ve orada da yazdığı gibi "Hala dertleşebilecek birileri varmış bir yerlerde" dedim...
Eyvallah'ı idrak etmek isteyenler bir çay da sizin için söylüyorum , soğumadan gelin buyrun :)
Tebliği anlayabilmek ve onu doğru bir şekilde değerlendirebilmek için Peygamberimiz (sav) in ve ona inananların maruz kaldıkları çeşitli işkenceleri iyi tahlil etmek gerekir. Islam dini hangi aşamalarla hangi acı ve elemlerle ve fedakarlıklarla bugünlere kadar gelmiş bilinmelidir ki ona daha bir sımsıkı sahip çıkalım. Bu kitapta da Mekke Dönemi'nde edilen zulüm işkence anlatılmış ve sonrasında Yesrib'e hicret ile devam edilmiştir. Hicret son gibi gözükse de asıl başlangıçtır.
Yazarın üslubu kesin ve sert. Bu bazı cümlelerinde eleştiri konusu bile edinebilinir. Ve eleştiri olarak ben de şunu dile getirebilirim ki daha önce hiç duymadığım bazı bilgileri merak edip araştırmak istediğimde dipnot olarak belirttiği kaynağın olmadığını gözlemliyebiliyorsunuz ve bu sizi rahatsız ediyor. Örneğin: Ay.yer , Ay.Es.I,319. Eğer ben bulamadıysam beni aydınlatan birisi olursa sevinirim. Ve en ilginç gelenlerden birisi de vahiy kesilince Hz.Muhammed (sav) intihar etme düşüncesi sonrasında vahiy gelmeye devam edince bu düşüncesinden vazgeçmesi oldu. Bunu daha önce hiç duymamıştım.
Ama genel olarak değerlendirdiğimizde sizi o dönemlere götürüp , olanlara tanıklık etmenizi ve o dönemi daha iyi değerlendirmenizi sağlıyor yazar.
Hz. Muhammed (sav)'ın doğmadan önceki Mekke'nin sosyal yapısı ve O'nun 40 yaşına kadarki hayatı kısa bir şekilde işlenmiş. Yazar bu kitapta daha çok "şirk" kavramı üzerinde durmuş.
Çocukluğumuzda okuduğumuz , dinlediğimiz herkesin az çok bildiği "ana adı baba adı dedesinin ismi" gibi başlıkların üzerinde durmamış ama yine de çok ayrıntıya girmeden anlatmış yazar. Yazar ayrıntıya girmiyor lakin sizin ben olsam bunu kitapta belirtmezdim dediğiniz ya da daha önce duymadığınız yerlere de değiniyor. Farklı bilgiler ediniyorsunuz. Bu bakımdan serinin diğer kitaplarının da bana neler katacağını merak ediyor , şimdiden öğreneceğim yeni bilgiler için heyecanlanıyorum.
En mahrem konulardan en genel konulara kadar hemen her konuda nasıl davranılması gerektiği hakkında yazılmış bir kitap. Bu kitapta herkesin öğreneceği bir şeylerin olduğunu düşünüyorum. Basit bir anlatımı var ama küçük bir konuda bile ne kadar ince şeyler varmış dedirtiyor.
"İlmin edebi, ilmin kendisinden çoktur."
Bu kitabın her sayfası bende merak uyandırdı. Bundan sonra ne olabilir ki derken daha etkileyici olaylar vuku buldu. Bir kadın en fazla bunları yaşayabilir dedim. Yazar, Afganistan'ın sosyal yapısını öyle iyi anlatmış ki kendinizi olanları yaşarken buluyorsunuz. Olaylar üst üste geliyor bir andan her şey çok gerçek gelirken bir yandan da abartıya kaçınıldığının yazarın art niyetli olduğunu düşünmeden edemiyorsunuz... Bir kadın birini ölümden kurtarmak için bir adam öldürdüğünde bunun karşılığı İslam hukukunda idam mı bana bu soruyu düşündürttü. Bu sorunun cevabını en yakın zamanda öğreneceğim inşallah. Çünkü bir anlamda meşru müdafaa haline giriyor , birinin canı tehlikede yapılması gereken belki de o anki elemle ve korkuyla birini öldürmek. Şahitlerin olup olmaması bu cezayı etkiler mi? Gibi birçok soru oluştu... Umarım salt bu kitapla Islam hakkındaki düşünceleriniz şekillenmez ve yanlış yorumlara sebebiyet vermez. İyi okumalar , tavsiye ederim .
