Çok uzun zaman sonra okuduğum ilk Türk eser ve ilk Sebahattin ALİ kitabım. Okurken kendime çok kızdım, neden kendi dilimde olan yazarlardan bu kadar koptuğum, ortak coğrafya da, ortak duygular paylaştığım, aynı kültür ve ahlâk çerçevesinde yetiştiğim kalemlerden bu kadar uzak kaldım diye! Özellikle Anna Karenina'nın sıkıcı olay örgüsünden sonra ilaç gibi gelen bir roman oldu. Ayrıntılar o kadar güzel ve sade bir şekilde tasvir edilmiş ki, o sayede tüm karakterleri sıkılmadan ve severek tanıyabildim.
Roman her anlamıyla çok güzeldi. Cehalet döneminde kalmış kültürlerin, geleneklerin ve adetlerin bir çoğunun günümüzde var olduğunu görmek çok acı bir gerçek. Dönemine göre çok aydın bir roman, bana göre ağır bir otokritik bir eser. Eğitimsizliğin getirdiği dezavantajları, liyakattan çok paraya ve güce tamah edildiği, insanların çizdiği adı ahlak çerçevesi olan bir saçmalıkta kadın, erkek ilişkilerin baya kalmış olması, bundan dolayı sağlıklı ilişkiler kurulmayan, eril bir düşüncenin sahip olduğu ve genelde testesteronun verdiği yetkiyle düşünülmeden kurulmuş ilişkilerin ortaya çıkarttığı acı olaylar. Bunlardan dolayı bu roman benim için bize kültür diye dayatılan saçmalıklara karşı bir öz eleştiri, bir yakarış.