Ben bir insandım!
Yıla Livaneli kitabıyla başlayıp yine bir Livaneli kitabıyla son veriyorum. Yine severek ve çok şey öğrenerek okuduğum bir kitap oldu️
İstanbul’da yaşayan gazeteci İbrahim’in çocukluk arkadaşı Hüseyin’in ölüm haberini alması ve ardından Mardin’e gidip ölüm nedenini araştırmasıyla ezidi kızı Meleknaz ile müslüman oğlu Hüseyin’in hikayesini konu alan kitabı severek ve bolca bilgi edinerek okudum bir Serenad olmasa da okunması gereken güzel bir eserdi tavsiyedir️
Kitaba ismini veren Fatih-Harbiye tramvay hattının adıdır. Fatih doğu’yu ve geleneksel yaşam tarzını simgelerken, Harbiye ise İstanbul’daki batılılaşmanın ve alafranga kültürün temsilcisidir.
Daha önce televizyon dizilerine de konu alan Fatih- Harbiye romanında doğu ve batı şahıslar üzerinden anlatılmıştır. Doğu kültürü ile yetişen Neriman’ın Batı kültürü ile yetişen Macit’in ışıltılı hayatına inrenmesi ile başlayan aşk hikayesini konu alan eser Türk klasiklerinin temel eserlerinden biridir. Severek okudum tavsiyedir
Uzun zamandır okuduğum en farklı kitaptı diyebilirim İhsan Oktay Anar imzalı Puslu Kıtalar Atlası. Tarihi, felsefik ve bir de fantastik öğeleri içerisinde barındıran kurgusu ile yaşananlar düş mü gerçek mi dedirten bayağı severek ve sürekleyerek okuttu kendini.
Konusu ise Uzun İhsan Efendi’nin uyku şurubu içerek rüyaya dalması ve rüyada gördüklerim atlasa yazması. Olanları merakla izleyen oğlu Bünyamin’in de aynı şuruptan içerek rüyaya dalması ile gelişen olaylar zinciri. Güzel kurgusu ve ilgi çekici konusu ile mutlaka okumanız gereken bir kitap
Victor Hugo, bir arkadaşıyla Paris sokaklarında gezinirken bir meydanda toplanmış kalabalık dikkatini çeker. Yaklaştıklarında bir suçlunun cezasının infazının yapılmakta olduğunu görürler. Bu olayın ardından oradan hemen uzaklaşsa da böylesine acı bir olay hem kitabına kaynaklık etmiş hem de idam cezasına karşı bir protesto hareketi başlatmayı amaçlamıştır.
Okurken idam mahkumunun tüm duygularına şahit olup empati yapabiliyorsunuz. Akıcı bir dille yazılmış olsa da beni çokta içine çeken bir kitap olmadı. Yine de bir klasik severseniz okuyabilirsiniz
Çehov tarzı hikayenin yani durum hikayeciliğinin ülkemizdeki öncülerinden olan Sait Faik Abasıyanık’ ın bu kitabında da 19 öykü bulunup doğayı ve insanı basit, samimi bir dille ele almıştır. Hikayelerinde çoğunlukla şehirli alt sınıfın hayatını, balıkçıyı, işsizi, kıraathane sahibini anlatır. Doğa tasvirini de eserine başarılı bir şekilde yansıtmıştır. Durum öyküsü severlerin beğeneceği, olay örgüsü sevenlerin ise hikayeler havada kaldı diyebileceği bir kitabı severek okudum
Dilde sadeleşme hareketinin öncülerinden biri olan Ömer Seyfettin bunu başarılı bir şekilde eserlerine de yansıtmış ve sade, anlaşılır bir dille kaleme almıştır. Birbirinden bağımsız 23 öyküden oluşan kitabın her bir öyküsü hayat dersi niteliğindeydi ama favori öyküm Yüksek Ökçeler oldu.
Halkın cehaletini , sosyal bozuklukları, yanlış evlilikleri ve daha bir çok konuyu iyi bir gözlem neticesinde eserlerine aktarmayı başaran yazarın kitabını severek okudum mutlaka okunması gereken eserlerden
‘En harlı alevlerin ortasında bile altın Nilüfer yetişir.’ yazar mezar taşında çocukluktan gelen manik depresif bozukluk ile tüm hayatı boyunca mücadele edip en sonunda da mutsuz giden evliliğin de etkisiyle yaşamına son veren Sylvia Plath’ın.
Kitabı okuyup üzerine de yaşam öyküsünü okuduğunuz zaman taşlar yerine oturuyor tabi geçirdiği bunalımlar, intihar girişimleri, depresif ruh halleri ile kitabın baş karakteri Ester Greenwood ile epey benzer yanlarını görüyorsunuz okurken. Sırça Fanus’ta tam olarak kendini anlatmış diyebiliriz bu yüzden. Ama depresif kitapları o ruh halinde değilseniz okumanız biraz zorlaşıyor tabi. Bir yandan yaşam enerjinizi alırken bir yandan da bir şeyleri sorgularken buluyorsunuz kendinizi. Kitabı sevdim mi sorusuna tam olarak cevap veremesem de kendini okutan ilgi çekici bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Son olarak bir dipnot ekleyeyim kitabın 1963 yılındaki ilk basımında (nedenini öğrenemedim) kendi adında değilde Victoria Lucas takma adı ile yayımlıyor. Ölümünden sonra ise gerçek ismiyle basılıyor.
Kafa dağıtmalık, hemen bitirmelik bir kitap arayışına girdiğim zaman kendimi Sarah Jio kitabı okurken buluyorum her defasında
Mart Menekşeleri de yine klasik Jio kitapları tadında heyecan, gizem, aşk, geçmiş ve geleceğin harmanlanması ile elde edilen güzel bir kitaptı. Emily’i ve sırlarla dolu aile geçmişini merak ederseniz mutlaka okuyun derim
Diğer iki kitaba kıyasla daha durağandı diyebilirim. Ama okunmasına engel değil tabi. Kitap boyu Mehmed’in gelgitlerini zulmün kişi değiştirdiğini ve aynen devam ettiğini görüyoruz. Murtaza ağa’nın ölüm korkusu. Mahmut ağa’nın kini ve Topal Ali’nin bir orda bir burda var oluşu kitabın öne çıkanları arasındaydı.Diğer kitaplarıyla aynı tadı alarak okudum diyebilirim. Serinin tüm kitapları mutlaka okunmalı
İlgi çekici ismi, güzel kapak tasarımı ve arka kapak yazısıyla hayli ilgimi çeken bir kitaptı. Ali Teoman’ın kalemini ise ilk okuyuşumdu. Daha ilk sayfalarda okuduğum argo ve apaçık sözler başta şaşırtsa da beni okudukça alışıyorsunuz.
Çocukluk arkadaşı olan Mürüvvet, İsmail ve Hamza’nın daha sonradan nasıl insanlara dönüştüklerini anlatan, devrim, cinayet ve çatışmaların da yer aldığı farklı bir kitaptı benim için. Ben sevemedim ama yeraltı romanı seviyorsanız şans verebilirsiniz
Tamam
“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir.” Dedi Nana kızı Meryem’e etkilendiğim sözlerinden sadece biriydi bu kitabın.
Afgan yazar Khaled Hosseini küçükken Paris’e yerleşse de ailesiyle doğduğu coğrafyayı, insanını, politikalarını,savaşlarını,halkın zihniyetini ve yaşadıklarını başarılı bir şekilde yansıtabildi eserlerine. Bin Muhteşem Güneş’te onlardan biri tabiki...
Okurken hem Afganistan tarihi hakkında bilgi alıp hem de doğudaki kadınların yaşamları hakkında bilgi alabiliyorsunuz. Leyla ve Meryem farklı yerlerde büyüyüp aynı kadere sahip olan iki kadının hikayesi beni çok etkiledi. Kadın olarak doğmak başlı başına zorken başka coğrafyalarda daha da zordur bu
Kitap 467 sayfa ama nasıl okudum bende anlayamadım bayağı kendinizi kaptırıyorsunuz okurken okumadıysanız mutlaka tavsiye ederim.
Tarihi roman sevenlerden misiniz sizde. Daha önce bu konuda önyargım vardı. Nedense okumak sıkıcı gelirdi. Ta ki sevdiren bir kitapla karşılaşana dek şuan ise benim sevdiğim türler arasındaTarihi, romanlardan öğrenmek daha keyifli geliyor bana kurgu ve gerçekliğin harmanlanması ortaya daha da merak uyandırıcı şeyler çıkarıyor bence.
Kitabın konusu isminden de anlaşılacağı üzere Kayı Hanı’nın küçük bir boy iken beyliğe dönüşmesini, göçebelikten yerleşik hayata yani Söğüt ve Domaniç’ e yerleşmesini, Gündüz ve Ertuğrul gazi ile olan Osmanlı devletinin kuruluş aşamasını anlatan tarihi romanı severek okudum her yaşa hitap eden bu roman tarihi öğrenmek ve sevmek isteyenlere tavsiyedir
İtalyan edebiyatının başarılı yazarlarından biri olan Susanna Tamaro ile tanışma kitabım oldu Yüreğinin götürdüğü yere git
Geçirdiği kötü çocukluk, yaşadığı hastalık haliyle eserlerine de yansımıştır. Bir büyükannenin torununa yazdığı hatalarını, sevinçlerini, yapamadıklarını, hayata karşı özlemlerini anlattığı günlük tarzı mektuplardan oluşuyor kitap. Kullandığı samimi dil epey hoşuma gitti. Günlük tarzı oluşu durağanlık verse de kitabı severek okudum
‘Kırlangıç yapar yuvayı
Çamur sıvayı sıvayı’
İnce Memed 1’ i bitirirken tabi bu sona da hazırdım. Zulüm tam olarak hiç bitemezdi ki şekil değiştirirdi kişi değiştirirdi ama bitemezdi tam da öyle oldu.
Abdi ağa’nın ölümü ile köylüler rahat bir nefes alsa da yerine yine başka bir ağanın gelişi düzeni eski haline getirdi. Peki ya bu düzen hep böyle mi olacaktı sadece kişiler değişip zulüm devam mı edecekti. Kitap boyu bunu okudum. Mehmed’in çaresizliği bir sona varamamasını, köylünün nabza göre şerbet vermesi ve zulümün daha da büyüyerek devam etmesi.
İlk kitaba kıyasla bayağı durağan geçti diyebilirim ama tarihin kurguyla harmanlanması e tabi Yaşar Kemal farkı okutuyor kendini
İnsanlık Komedyası, Balzac’ın 95 roman ve öykülerden oluşan tüm eserlerine verdiği genel bir isimdir. Bu eserlerde taşra,ordu,özel hayat, politik yaşam gibi çeşitli başlıklarda toplanmıştır. Goriot baba ise bu eserin ilk kitabıdır ve yazar bu eserinden sonraki tüm kitaplarını birbiriyle bağdaştırmıştır.
Konusuna gelecek olursam tüm hayatını kızlarına adayan ve tüm servetini de kızlarının iyi birer evlilik yapması yolunda harcayan Goriot Baba’nın zenginlikten sefalete düşüşünü ve nankör kızlarını anlatıyor.
Kitabın başındaki detaylar sıksa da genel olarak güzel bir klasikti hele ki aile sevgisinin çokça işlenmediği klasiklerde ( şu ana dek okuduklarım için) bu bağı görmek hoşuma gitti. Goriot babaya kızıp üzülsem de anlayabildiğim yanları da yok değildi. Klasik sever iseniz şans verebilirsiniz