Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Özge

Umudu olmazsa insan sonraki güne çıkamazdı. Ertesi güne kalmış bir yama işi, ertesi gün çıkılacak bir gezinin bileti, ertesi gün içmek için şişenin dibinde bırakılmış sake; insan bunları ertesi güne sunmalıydı.
Reklam
“Ruslar özlü söz yaratmakta ustadırlar. Herhalde uzun kış günleri boyunca düşünüp düşünüp buluyorlar.”
Sayfa 116Kitabı okudu
“Bugünkü benim son aldanışım olmayacak. İnsanlara güveniyorum.”

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Her sabah yeni bir gün doğarken, Bir gün de eksilir ömürden; Her şafak bir hırsız gibidir Elinde bir fenerle gelen.
Spinoza’nın “özel” dostlar çevresinden, biyografisinin yazarı düşünür Tschirnhaus anlatıyor: Spinoza’yı bir gün örümcek ağlarına sinekler atıp, nasıl hayatları için ölümüne mücadele ettiklerini seyrederek çocuk gibi kahkahalarla gülerken yakaladım… Bu anekdot, Spinoza adlı, 17. yüzyılın “dönek Yahudi”, “lanetli” filozofunun portresinin ana çizgilerini gözlerimiz önünde kurmaktadır: Hayat, her şeyin varlığını sürdürmek için belirsizce ve sonsuzca harcanan bir çabanın (conatus adını verir bu çabaya) süregidişidir… Yani sonsuzca bir akış…
Reklam
“Kederli ruhların desteklemek ve propagandasını yapmak için gün despota ihtiyaçları olduğu gibi, despotun da amacına ulaşmak için ruhların kederlenmesine ihtiyacı vardır.” Gilles Deleuze
Tüm ön yargılar bağırsaklardan gelir - kalça büyütmek -daha önce de söylemiştim- kutsal tine karşı asıl günahtır. -
En kaba söz, en kaba mektup bile suskunluktan daha iyi niyetli, daha nazikçeymiş gibi geliyor bana. Suskun kalanlarda kalp inceliği ve kibarlık eksiktir daima; susmak bir itirazdır, sözünü yutmak zorunlu olarak karakteri bozar, -mideye bile mahveder. Susanların hepsinde hazımsızlık vardır.
Her şeyin olgunlaştığı ve kararanın yalnızca üzüm olmadığı bu mükemmel günde, bir güneş bakışı düştü yaşamımın üstüne: geriye doğru baktım, ileriye doğru baktım, hiç bu kadar çok ve bu kadar iyi şeyi bir defada görmemiştim. Boşuna değildi bugün kırk dördüncü yaşımı görmüştüm, gömmeye hakkın vardı onu, - onda yaşam olan ne varsa, kurtarılmıştır, ölümsüzdür.
“Tütüne böyle bir havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti.”
Reklam
Burada kentler doğar, parlar sonra silinip giderdi; insanlar geçerdi buradan, birbirlerini sever ya da birbirlerinin gırtlağına sarılırlar, sonra da ölürlerdi.
Başkalarından ayrıldı mı neden böyle seviniyor?
Sayfa 145Kitabı okudu
“Bugünkü benim son aldanışım olmayacak. İnsanlara güveniyorum.”
“Dayanılacak gibi değildi bu özgürlük.”
Sayfa 128Kitabı okudu
Tüketen insanın üreten insandan daha değerli olduğu bu yanlış ve ahlaksız döneme tahammülüm kalmamıştı artık.
Sayfa 134Kitabı okudu
“ Başkasının ölümü insana çok doğal gelir ama insanoğlu kolay kolay kendine yakıştıramaz ölümü.”
Reklam
Seikanji Tapınağı’nın çan seslerini ne zaman hatırlasam bu hatıra, alır götürür beni sisli sonbaharlardan ağaç kurutan, ömür solduran kışlara. Her çan sesinde tıpkı çocukluğumdaki gibi yapayalnız hissederim kendimi. Değişen, sanki mevsim değil ben olurum. Soğuyan, sanki hava değil çocukluğum olur.
Sarhoşları seyreden ayık bir adam gibiyim. Ve büyük bir tutkuyla ben de sarhoş olmayı diliyorum.
Sayfa 250Kitabı okudu
“İnsanların en zayıf tarafları, sormadan, araştırmadan, düşünmeden, kafalarını patlatmadan inanmak hususundaki hayret verici temayülleridir. Dünyadaki yalancı peygamberleri yetiştirmek ve beslemek için en iyi gübre, işte bu bilmeden inanmak için çırpınan kalabalıktır."
Sayfa 275Kitabı okudu
“Makine, insanlar öldürüyordu ama makineye hükmeden de insanlardı.”
Çocuklar kimi zaman, yıldızların, aslında hiç de öyle olmadıkları halde, yıldız biçiminde olduğuna inanırlar. Bir tabloda gökyüzünün mavi, otun da yeşil olmasında direnen kimselerin bu çocuklardan pek farkı yoktur. Bu kimseler, bir tabloda başka renkler görünce öfkelenirler. Oysa, mavi gök ve yeşil çayırlara ilişkin duyduğumuz her şeyi unutmayı bir denesek; sanki bir keşif yolculuğunda, başka bir gezegenden şimdi gelmiş ve dünyayı ilk kez görüyor gibi olsak, işte o zaman nesneler daha değişik ve şaşırtıcı renklerle görünebilirdi bize.
Doktor, kitabının sonuna doğru şunları yazıyor: “Devlet büyük bir ailedir. Devletin mensupları sizin küçük kardeşlerinizdir. Alt tabakaların kusurları, kısmen üst tabakaların ihmalkârlığı, duyarsızlığı sebebiyle gerçekleşmiştir.”
Sayfa 106Kitabı okudu
Reklam
Kımıldamayan Işıklar
Gece korku vaktidir. Göz artık vazifesini yapamadığı için yanlış şeyler görmeye başlar. Her gölge oyunu, her ot titreyişi, her yaprak kımıldayışı bir düşman hissini verir.
Ölüm, canları gece alır, acılar gece çözülür, kaza ve kader, gece işini görmeye koyulur.
Sık sık dizlerimin üzerine çöküp, Tanrı'ya bana gözyaşı vermesi için yalvarıyorum. Tıpkı toprağı susuzluktan çatlayan bir çiftçinin Tanrı'dan su istemesi gibi.
Sayfa 110Kitabı okudu
Bazen ben onu dünyadaki her şeyden daha fazla severken ve kendimi ona adamışken, sadece onu düşünüp, başka hiçbir şey istemezken, onun nasıl olup da bir başkasını sevebildiğini, buna nasıl cüret ettiğini anlayamıyorum.
Sayfa 100Kitabı okudu
Birlikte hiç resim çektirmemiştik. Bir sürü şey gibi bunu da yapamadık nedense; bir türlü olmadı. Bir koşuşturma, durmadan bir şeylerle uğraşma... Neden koşuyorduk, acelemiz neydi?
Sözlükte bir başlarına o kadar masum ve güçsüz olan sözcükler, onları nasıl harmanlayacağını bilen birinin elinde o kadar iyi ya da kötü olabilir.
Reklam
Sanığın kıvranışlarını görmek tüyler ürpertir: çünkü itirafını, dayatan etten sanki bir kanca ile çekip koparmak gerekir.
Sanıklar en çok, gerçeği gizlemekten rahatsızdırlar. Suçun anlaşılması tehlikesinden, bir yalanı ufak tefek ve gizli yüzlerce hücuma karşı savunmak zorunda kalmanın dehşet verici baskısından rahatsızlardır.