Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

E

Tarih bir nostalji konusu değildir. Bu doğru. Ama nostalji insanları tarihçiliğe itebilir.
Sayfa 29
Reklam
Bizi, hürriyetimiz için savaştığımıza inandırdılar. Hâlbuki hâkikat, bunun tam tersidir. Hiçbir zaman olmadığımız kadar köleyiz şimdi.
Sayfa 280
İnsanı kurtaracak tek şey güzele ulaşma çabası değil mi?
Sayfa 359

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bizim toplumumuz kalabalıkta ne yapacağına henüz karar vermemiştir.
Sayfa 328
Bu satırlar maalesef günümüz için de geçerli. Sessiz bir istila içindeyiz
"... Vâkıa, burası artık o eski Doğru Yol (İstiklal Caddesi) değildi; ona gençliğinin ilk demlerini hatırlatan şeyler birdenbire silinip gitmişti. Ve bütün bunların yerine yabancı bayraklarla donanmış pencereler; yabancı harflerle yazılı ilânlarla kaplanmış duvarlar kaim olmuştu. Fotoğrafçı Febus'ün camekânında bile Türklüğe ait bir simaya tesadüf etmek kabil olamıyordu. Mağazalar vardı ki, levhalarında bir tek Türkçe kelimeye rastlanmıyordu. Göz, sağlı sollu, Rus, Rum, Lâtin, Ermeni harflerinden başka bir şey görmüyordu; kulak, bu dillerin sedalarından başka bir ses işitmiyordu. Necati, birkaç mağazaya girdi, çıktı ve hepsinde kendi dilinden başka bir lisan kullanmak mecburiyetinde kaldı. Teneffüs ettiği havada gönül bulandırıcı bir yabancılık kokuyordu."
Sayfa 134
Reklam
Türkiye'yi hasta etmek için İstanbul yeterlidir. İstanbul toprağını kurtarmadan varlıklı, uygar bir Türkiye projesi tasarlamak olanaksızdır.
Sayfa 15
İlk aşklar belki hiç unutulmaz, ama mutlaka sona erer.
Sayfa 182
Gerçekten, gerçekten bütün insanların her biri bir kelime, her biri bir harf gibidir ve hepsi bir araya gelip ya bir sahifeyi, ya bir kitabı meydana getiriyorlar.
Sayfa 190
İstiklal Savaşı, dünyadaki en meşru, en ahlaklı, en haklı, en kutsal savaşlardan biridir. Emperyalizmi ve yamaklarını dize getiren, bir enkazdan yepyeni, çağdaş bir devlet kurmayı başaran atalarınızla gurur duyun, şehit ve gazi atalarınızın onurunu yalancılara çiğnetmeyin.
Sayfa 688
Bu ordu, milletinin kaderini paylaşan gazi bir ordudur. Tek dayanağımız ve son talihimizdir. Bu ordunun yarısını, namusunuza emanet ettik. Bunu unutmayın!
Sayfa 540
Reklam
Senden ayrıldığım dakikadan beri kalbim mütemadiyen seninle ve çocuklarımla meşguldür. Seni bu derece sevdiğimden ben de haberdar değilmişim.
Sayfa 192
Selma! Bir Latin şairinin söylediği gibi, sensiz de, seninle de yaşayamam. Dünyanın en mesut ölümlerinden biriyle ölüyorum. Bana acıma, çünkü çok mesudum
Sayfa 229
"Paşam.." dedi, "..hiçbir devlet şerefimizden ve ümidimizden daha büyük değildir."
Sayfa 156
Özellikle geceleri, ruhumdaki heyecanın içimi kaygılarla doldurduğu zamanlara alışkın olduğumdan, o acı kaygılardan ve hüzünlü düşüncelerden kaçmak için kafamda bir makine tasarlarım; ağırlıkları yerinden oynatıp taşıyan, büyük ve harikulade şeyler yaratmayı mümkün kılan bir makine.
Sayfa 64
Şimdi yüzümüzü, bir akşam önce arkada bırakmış olduğumuz batan güne doğru döndürmüştük; ırmağın suları gibi umutlarımızın suları da hızla çekiliyordu.
Sayfa 600
"Eski kitaplar artık okunmuyor" diyenler var. Okunmamaları onların kabahati değil, bin kelimeyle yazıp konuşan bizim gençliğimizin kabahati ve o gençliği öyle yetiştiren bizlerin, eğitimcilerin suçudur; buna kuvvetle inanıyoruz ki biz Türkler, edebiyatımızı ve dilimizi daha iyi öğrendiğimiz, daha iyi araştırmaya başladığımız zaman bunlar tekrar keşfedilecek hazineler olacaktır.
Sayfa 20
Reklam
Yaşamak dediğin nedir ki? Kaynakla birbirine tutturulmuş ayrılık halkalarından bir zincirdir, sözgelişi.
Sayfa 305
Çoğu Rum'un ağzından düşmeyen şöyle bir şey var. "Biz Rumlar çalışkan insanlarız. Türkler ise tembeldir ve bunun için de hep ihtiyaç halindedirler. Biz de onlara arazilerini ipotek ederek borç veririz. Onlar da ipoteği kaldıramadığı için arazileri bizim olur. Böylelikle Türklerin arazileri yavaş yavaş bizim elimize geçiyor.
Sayfa 41
Her tarafınızdan arzu, emel, gençlik fışkırıyor, şimdi 'haydi' deseler bir seneden beri yaptığınız seyahatleri aynı iştiha ile tekrar edebileceksiniz. Fakat ben düşündüklerimi tekrar düşünmek, hissettiklerimi tekrar hissetmek istemeyeceğim. Seniha abla, bizi pişiren ıstıraptır; gezip görmek değildir.
Sayfa 151
Biz Türklerin başlıca kusuru doğuştan hüzünlü olmamızdır bence.
Sayfa 154
İnsan kum üstünde şehit bırakmaya dayanamıyor, çünkü ne mezarı, ne izi kalıyor. Bir denizde bile insan bu kadar kaybolabilir.
Sayfa 160
Suriye'de derlerdi ki, eğer Cemal Paşa birisiyle görüştüğü zaman burnunu kaşırsa sürgün düşünüyor, sakalını karıştırırsa, affedip affetmemeyi düşünüyor, demektir. Yalnız bıyık burmasından korkunuz o zaman bu görüşmenin ölüme kadar yolu vardır.
Sayfa 56
Reklam
Öylesine ki, Lozan dönüşü, meclisteki muarızları tarafından uğradığı sataşmalardan birinde, iki elini kır düşmüş şakaklarına götürerek: "Ben bu saçları nerede ağarttım?" diye haykırdığı anda adeta gözlerim yaşarmıştı.
Sayfa 46
Başkalarından daha erken ölecektim, orası aşikârdı. Ama herkesin bildiği gibi, hayat yaşamaya değmez.
Sayfa 102
Emin ol, dünyada hiçbir şeyden zevk almıyorum. Bütün bu tatsız günler içinde yalnız seni arıyorum.
Sayfa 23
Savaşçı olayım diyen, silahlarını taşımaktan hiç yüksünmeyecek! Çünkü, silahı kırk yıl boşuna taşırsın, bir gün gereklenir. Gerçek savaşçı, gerdeğe girerken tepeden tırnağa silahlanacak da, savaşa girerken ister silahlanacak, ister silahlanmayacak...
Sayfa 327
Dün sizin gibiydim, yarın benim gibi olacaksınız!
Bir defa, bir rasathane dürbünüyle aya bakmıştım. İşte şimdi, aynı manzarayı Orta Anadolu'nun bu taşlık tepesinden görüyorum.
Sayfa 144