Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.6
Onur
Onur
@OnurrB
Dünya hassas kalpler için bir cehennemdir...
Bilişim Teknolojileri Öğretmeni
Lisans (Mezun)
Ankara
7 Aralık 1996
98 okur puanı
Aralık 2020 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Kitaptaki karakterimiz hayatı boyunca yaşadığı bir bulantıyı anlatıyor. Bu bulantı nesnelere, insanlara ve dünyaya karşı bir bulantı.. Bulantı onda bir hastalık gibi onu ara sıra yoklayıp, gidiyor.. Hayatında artık her şeyi yaptığını, ve hiçbir amacının kalmadığını düşünüyor. Hep bir boşluk içinde hissediyor kendini. Varolmanın verdiği bir işkenceyi, azabı yaşıyor.. Okudukça kendimi gördüm karakterde.
Uğur Mumcu 12 Eylül'ü dönemin Sıkıyönetim Komutanı Recep Ergun ve Sıkıyönetim Savcısı Nurettin Soyer(Tunç Soyer'in babası) ile yaptığı röportajlar ile anlatmış..
Buradaki en önemli konular, MHP Genel Merkezi'nden çıktığı söylenen silahlar, Türkeş'in kasasından çıktığı söylenen paralar ve önemli raporlar..
1981 yılında bir polis memuru ve komiser yardımcısının, lokantada karşılaştıkları Yedek Subay'ı darp etmeleri, yanındaki nişanlısını taciz edip, nişanlısın yanındaki kız arkadaşına tecavüz etmeleri..
Sonrasında bu iki polisin bazı eller tarafından aklanmaları..
12 Eyĺül'de Askeri Savcılığın emanet deposundan henüz balistiğe gönderilmemiş silahların çalınması..
7 Kasım 1980 günü gözaltına alınan, koğuşa götürülürken erler tarafından jopla dövülerek öldürülen İlhan Erdost.. Dövenler arasında bulunan Er Kısmet Çağlar'ın ülkücü bir militan olmasi..
Sancak Tül Fabrikalari sahibi olan, dönemin AP Çanakkale Milletvekili ve sonrasında kurduğu tatil köyünde ülkücü gençlere "komando eğitimi" veren Murat Bayrak.. Aynı zamanda kendisinin MHP'nin genel merkez kurulunda üye olduğuda söyleniliyor..
Bu komando kamplarıni Türkeş'in kendisininde ziyaret ettiği söyleniliyor. Murat Bayrak gizli eller tarafından Amerika'ya kaçırılıyor..
Uğur Mumcu bu eserinde, meclis tutanaklarını incelemiş ve mecliste milletvekillerinin birbirlerine olan sayısızca hakaretlerini, kavgalarını kayda almış..
Bu hakaretleri başka ülkelerdeki parlamentolarla karşılaştırmış, başka ülkelerde zekice şeyler varken bizde direkt olarak küfür olduğunu söylemiş ve sövgüde bile zekalarını kullanamayanların hangi azınlıktan olduğunu sorgulamış..
Çok daha geriye giderek 1925'te iki milletvekilinin kavgaya tutuşup, silahların çekilmesiyle içlerinden birisinin ölümüyle sonuçlanmasını anlatmış. Bu iki milletvekili Milli Mücadele yıllarında önemlu görevlerde bulunup düşmana karşı beraberlerken meclis çatışı altında birbirlerine düşmüşler..
Osmanlı dönemindeki sadrazamların yolsuzluklarından bahsetmiş, Eski bir cumhurbaşkanının kargaların sesinden uyuyamadığı için adalet bakanına kargaları öldürttüğüne ve bu bakanın mecliste bu yaptığı şeyi nasıl savunduğuna değinmiş.. Kitabın bir başka bölümünde ise, milletvekillerinin metreslerinin olmasından tutun para, makam, mevki için sağcılıktan, solculuğa bir partiden diğer partiye nasıl geçtiklerine değinmiş..
Kısacası bizim ülkemizdeki siyasetin ne kadar ahlaksızca olduğunu, çürümüşlüğü, yozlaşmışlığı gayet iyi anlatmış.Günümüzde de bunun asla değişmediğini ve değişmeyeceğini görmekteyiz..
Okur Takip Önerileri
Uğur Mumcu'nun Apo ve PKK gerçeklerini açıkladığı bir kitap.. Sonrasında ise Dersim olaylarına değinmesi.. Bu kitabı tamamlayamadan öldürülmüş ve sonrasında ise kitap 8 ay sonra yazabildiği yere kadar yayımlanmış.. Uğur Mumcu'nun bu kitabı tamamlaması istenmediğinden öldürüldüğü söyleniyor..
İnsan kitabı okuyup bitirdikten sonra inanılmaz hüzün kaplıyor her yerini.. İnanılmaz garip bir duygu yaşıyorsunuz.
3 Gencecik fidan o yaşlarda, halkını, köylüsünü, işçisini düşünüyor bunun için uğraşıyor. Uğrunda işkence görüyor, hapishane görüyor, hücre görüyor ve en sonunda idam ediliyor..
Deniz ne güzel de söylemiş;
"Anne bir gün ölürsem onlara şunu söyle, benim oğlum karanlıklar aydınlansın diye yaktı kendini de.."
Küçük bir kız çocuğu Gülcan'ın gözünden 1980'ler... Annesinin, babasının yaşadıkları.. Gülcan'ın onlardan ayrı kaldığında yaşadıkları, duyguları, hissettikleri. Babasına kavuşmayı beklemesi.. Babasının mapusa düşmesi, annesinin ölümü.. Kitap çok duygusal.. Özellikle küçük bir kız çocuğunun gözünden, yaşadıklarından anlatılmış olması, daha da duygusal hale getirmiş..
Hep bir kız çocuğum olsun istemişimdir..
Söyleyebilecek pekte fazla bir şey yok aslında. Çünkü Ahmed Arif o kadar güzel yazmış ki şiirlerini, o kadar içten, o kadar duygusal, o kadar yürekten, o kadar bizden ki.. Sadece ve sadece okumalısınız...
İçinde farklı başlıklar altında hikayeler anlatılan bir kitap.. Sorgulayıcı, sorgulatıcı, düşündürücü, bazen umut verici, bazen hüzünlü.. İçindeki bazı hikayelerden kendinize dersler alabilirsiniz..
Güzeldi..
Gülbahar Ahmet'i o kadar çok seviyor ki uğruna ölümü göze alacak, alabilecek kadar.. O kadar çok seviyor ki kendisini seven Memo'ya, Ahmet'i bırak, benden ne istersen yaparım diyecek kadar..
Memo'ya gelince, o kara sevdaya düşmüş.. Ahmet ile Gülbahar'ın birbirlerine olan aşkını izleyip acı çeken birisi. Gülbahar'ı
Bir kız ile akrabası olan yaşlı bir adamın mektuplaşması..
Kız ile yaşlı adam uzaktan akrabalar ve birbirleri ile mektup dostluğu yaşıyorlar. Birbirleri ile mektuplaşarak, yaşadıklarını, dertlerini, sıkıntılarını, günlük yaşamlarını birbirlerine anlatıyorlar. Adam kıza çok yardımcı oluyor, ona hep hediye, para gönderiyor..
Hikaye, kızın zengin bir adamın kendine ettiği evlenme teklifini kabul etmesi ile son buluyor. Kız bu kötü, fakir yaşamdan kurtulmak istiyor..
Adam ona mektubunda gitme, sen benim için iyi bir arkadaştın, ben bir daha kime mektup yazacağım, sen gidince yalnız kalacağım, beni bırakma dese de nafile...
Beni en çok kızın hayatı etkiledi. Daha küçük bir kız iken önce babasını sonra arkadaşını daha sonra ise annesini kaybetmesi. Bütün bunlara daha çocukken şahit olması. Daha sonrasında yetim kalarak, fakirlik içinde hayatını devam ettirmeye çalışması. Okurken gözyaşlarım süzüldü. Çok farklı hissettim..
Beni etkileyen nadir kitaplardan biride bu kitap oldu.. İnsan okurken derin düşünceler kapılıyor gerçekten de. Çok farklı hissediyorsunuz..
Yalnız, hasta ve kinli bir adam.. İçinde hiç kimseye ve kendine bile söylemeyeceği düşünceler var. Kızgınlıklar, kırgınlıklar ve bir çok farklı düşünceler.. Hayatı boyunca hep yalnız başına yaşamış. Eski okul arkadaşlarının bile yanına almak istemedikleri birisi.. Bu yalnızlıktan dolayı ne yapacağını bilemeyen, nasıl davranacağını bilemeyen, kafasındaki düşünceleri susturabilmek için kendini kitaplara vurmuş birisi.. İki kere aşık olduğunu aslında aşık olduğunu sandığını bunun aslında sıkıntıdan, hiç birşey yapmamaktan kaynaklandığını söylüyor.. Düşünün ki bir evin içindesiniz, kendi odanızda dört duvar içinde yaşıyorsunuz. Buradan hiç çıkamıyorsunuz, kafanızda ki düşünceleri hiç susturamıyorsunuz. Hiç çevre görmemişsiniz, bir ilişki içinde olmamışsınız, hayatınızı düzene sokmaya çalışıyorsunuz ama bunu bir türlü beceremiyorsunuz. Kafayı yerdiniz değil mi ? Bunun sonucunda ise dünyaya ve insanlara karşı inanılmaz nefret duymaya başlıyorsunuz..
2+2=4 ise nerede kaldı özgür irade? Diyor.. Aslında doğanın kanunlarını kabullendiğimizi, özgür olmadığımızı bu kanunları yıkmak istediğini söylüyor.
Alexey İvanovic.. Rota Roulettenburg..
Alexey İvanovic, bir öğretmen ve General'in çocukları için öğretmenlik yapıyor. Aynı zamanda General'in üvey kızı Polina'ya sırılsıklam aşık.. Polina için her şeyi yapabileceğini söylüyor. Uçurumdan kendini atacak kadar çok seviyor onu. Onun için Baron'la bile düelloya giriyor. Polina
Baz ile Kevok'un hikayesi..
Bir tarafta kendi ülkesinde doğmuş ama kimsesiz, yetim kalmış, ordu tarafından sahip çıkılmış, kimsesizler yurdunda büyüdükten sonra subay olmuş Baz(Şahin).. Ordunun yaptığı katliamdan sonra mağaradan tek canlı şekilde o çıkmış ve sonrasında da kendisine sahip çıkılmış.. Ne olduğundan habersiz, geçmişinden habersiz, kim olduğunu, nerden geldiğini,anasını babasını bilmeyen Baz.. Subay olup kafasına yerleştirilen vatan, millet düşünceleri ile kan akıtan Baz..
Diğer bir tarafta bir trende sürgüne yollanan annesinden o trenin içinde doğan,aynı zamanda trenin içinde Baz'ında komutan olduğu, Baz ile ilk karşılaşmaları orada olan Kevok(Güvercin).. Fransız dili okumuş, kendini geliştirmiş idealist bir genç kız..
Sevgisi Jir'in isyancılara katılması ile onu bulabilmek, ona kavuşabilmek için, kendisinin de isyancılara katılması..
Bu iki karakterin hayatlarının bir gün birbirleri ile birleşmesi.. İkisininde daha sonrasında bulundukları yere,düşüncelerine, arkadaşlarına, ülkelerine ihaneti..
Baz'ın kendini arayışı, hep kendine ben kimim sorusunu sorması.. Bunun sonucunda kendi benliğini bulması.. Kevok ile birbirlerine aşık olmaları, bütün bu sıkışmıklıktan, kandan, nefretten, düşmanlıktan kaçmak isterlerken yakalanıp öldürülmeleri...
Muhteşem bir hikaye... İki insan 20 yıl önce birbirleri ile karşılaşıyorlar. 20 yıl sonra kaderin tekrar onları bir araya getireceklerini bilmeden..
İmamhatip öğrencisi Umur'un, köyün ağası Hasan Ağa ve diğer ağalar tarafından evinin yakılıp, babasının ve diğer aile fertlerinin öldürülmesinden sonra, onun Sosyalist kitapları ve Kuran'ı okuyup,Sosyalizm ile İslam'ı bağdaştırarak dağa çıkarak eşkıya olup, Halk Çetesini kurup, ağalara, ağalık sistemine, zulme, halkına yapılanlara karşı çıkması,
Kitabı okuduğunuz zaman, her yeri bitirmiş işgal etmiş, her yeri faşizm ile kuşatmış bir devlet başkanının, herkesin mutlu, barış ve huzur içinde yaşadığı bir adaya gidip, orayı da nasıl kuşattığını, yaptıklarıyla nasıl yavaş, yavaş bitirdiğini göreceksiniz..
Burada önemli olan, bütün bu yapılanlara ve haksızlıklara karşı Lara ve Yazar gibi olabilmek.. Onlar gibi susmamak, karşı çıkmak, kötülüklerin karşısında olmak.. Güçlünün yanında değil de güçsüzün yanında olabilmek.. Halkının yanında olabilmek..
Yine kitabı okuduğumuzda aklımıza, kendi ülkemiz, ülkemizde yaşadıklarımız ve o malum şahıs gelmiyor değil..
Dersler çıkarılabilecek, tam anlamıyla bütün yaşananları sorgulatabilecek tarzda güzel bir kitap.. Yaşadığımız hayatı, ülkemizi ve dünyayı sorgulatabilecek tarzda.. Bütün diktatörlerin, nasıl zalimce olduğunu,güzel olan bütün her şeye nasıl karşı olduklarını gayet net gösteriyor.. Ayrıca bu diktatörlerin yanında olan güçlüyü seçen insanları da..
