Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Rabia Güleli

Rabia Güleli
@RabiaGuleli
Aşk,insanın şahsiyetini pekiştirir. Çünkü hayatın manası,aşk bohçasında gelen bir hediyedir. Mevcudiyetinin hakkını vermek,hiç değilse mazeretini bulmak isteyen insan yalnızca aşka müracaat edebilir...
Reklam
***Aptal insanlarla cezalandırılan insanlardanız ne acı...Pisliklerini kendine kalkan yapmış ruhu bozuk insanlar temizlenmek istemez.Kirden arınınca ardından ne çıkacağı bellidir çünkü. Yaşadıklarına aldırma ve ölü muamelesi yap onlara.Zaten hayattayken de ölüdür onlar, düşünmeden yaşayabildiklerine göre....
Her birimiz,suikaste layık olmadığımızı ispatlama gayretindeyiz. Yabana atılmak da istemiyoruz. Sıradanlığın garantilerinin peşindeyiz. Mezbahaya giden yolda güdülürken bize gösterilen iyi muameleye fitiz. Bayağılık ve dostluk arasındaki zıtlığın hakkını veremiyoruz. İzimizi süren cellat ile cankurtaranın yarışında,cellat üzerine bahse giriyoruz. Başkalarının felaketinde eğlence,kendi mahvımızda avuntu buluyoruz. Varlığımız,metropolde güncellenen dehşete bir katkı payı anlamı taşıyor. Korkunun tüm o klişelerini,terörün sürprizleri örtbas ediyor....

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
** Demek hayat böyle iki adım ilerisi bile görülmeyen sisli ve yalpalı bir denizdi. Tesadüflerin oyuncağı olduktan sonra ne diye bir irademiz vardı? Kullanamadıktan sonra göğsümüzü dolduran hisler ve kafamızda kımıldayan düşünceler neye yarardı? Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat,daha makul değil miydi?
***Bazen hayattan kaçmanın en kestirme yolu oluyor kitap okumak. Aynı zamanda kaçtığın hayatı da sana öğretiyor. Kedere hiç bulaşmadan kederle baş etmeyi öğreniyor insan okudukça. Kitaplar olmasaydı eksik yaşıyor olurdum.
Reklam
*Ayrıca her ilişki ahlaki ikilemler doğurur. En basit ve en doğal yakınlıklar bile problemlidir. Aşk belalı,evlat hayırsız,ebeveyn kifayetsiz,dost bivefadır. Münasebetlerimiz gevşek. İlgi görmenin garantisini kayıtsızlıkta arıyoruz. Dikkatin tüm çeşitleri kıt. Dolayısıyla hepimiz şefkate muhtacız, Gelgelelim sevinçle iltifat eden insana nadir rastlanır. Sonuç: Ruhen yetersiz besleniyoruz. **Bizden vazgeçilsin istemiyoruz,ha? Bir kopuş,çözülüş,parçalanış ve dağılma evreninde biri bizi gözetsin,aklında tutsun,ansın,arasın istiyoruz. Amortiye fitiz. Ne hazin. ***"İnsanı en çok korkutan şey..." Kendisi olmak. Hatırada ve hayalde bizler gerçek kendimiz miyiz? Hayır. Bu düş düşkünlüğünde sapıtmak normal mi? Mesela... tanımadığımız,elimizin ermediği kimselere acımayı hobi ediniyoruz. Buna ahlak,vicdan,bilinç diyoruz...
***Ve sorarsanız,bunlar içinde kalbimin kıymetlisi ağaçlardır. Büyüyüp boy atmaları bir ömür alır,yıkılıp devrilmeleri ise bir an ve dallarını meyvelerle bezeyip ödemedikçe diyetlerini,arkalarından ağlayan pek azdır. Düşüncelerimde beliren budur. Ama ağaçlar kökleri toprağa uzanan her şey adına konuşsa ve onlara yanlış yapanı affetmese!***
"Daha da büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum. Yüreğimizde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde uyandırdığımız güneşten."
"Bütün hayatım boyunca böyle olmuştu,istediklerim, artık onlara sahip olamayacağım zaman karşıma çıkıyordu."
Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş attırmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi."
Reklam
Dünyasını kendi çevresinde kendisi kurmuş,kendine varan her yolun sonuna yalnızca kendisinde bulunan bir yer koymuş bir kişi -kendi yerinden dışarıya çıkan yolu nasıl bulabilsin ki?...- Nereye giderse gitsin, Hangi yerden hangi yola çıkarsa çıksın, Kendine egemen olabilen kişi("bir kral gibi") terkedeceği yerden yola çıkacağı zamanı da,çıkacağı yeni yolun yönünü de kendisi belirleyebilen kişidir. Yeri yalnız kendi yeri, yolu yalnız kendi yolu olan kişi,ne yerinde ne yolunda,başka kişilere rastlamayacaktır. -rastladıkları da hep,onun ne yerini ne yolunu anlayanlar olacaktır.
**"Yaşamı boyunca pek çok kez fark etmişti Veronika, tanıdığı bir sürü insan başkalarının başına gelen korkunç olaylardan sanki gerçekten üzgünmüş ve yardım etmek istiyorlarmış gibi söz ederlerdi, ama işin gerçeği,başkalarının acılarından zevk aldıklarıydı; çünkü böylece kendilerinin mutlu ve şanslı olduklarına inanabiliyorlardı." ***"İnsanlar ancak koşullar buna elverdiğinde delirme lüksüne sahiptirler."
*** "sen hiç kimsenin olamayacağı kadar çok şeyimsin benim... yüreğimde sana ayrılan yer herkesinkinden büyük. yalnızca bir arkadaş, bir kan kardeş, bir sırdaş, bir çok yakın dost değil, bir büyük sevgisin sen... yanında sonsuz şımarabileceğim ve hâlâ kaybetmekten korkmayacağım tek kişi... yani biraz annem, biraz babam, hatta hiç görmediğim dedem, belki hiç doğmayacak oğlum... sonra daimi hayranım ve tabi dokunulmamış sevgilim... sen benim masumiyetimsin tuna... benim en yakınımsın! aslında belki öbür yarımsın? bütün bunlar ne demek anlıyor musun? hı?"
..."Üzerinde durduğumuz zemin var ya, çok sağlammış gibi görünür ama en ufak bir şey olduğunda, pat diye altımızdan kayıp gidebilir. Ve bir kez altımızdan çekilmeyegörsün, işte o zaman sonumuz gelmiş demektir; bir daha eskiye dönemeyiz. Sonrasında, yerin altındaki o karanlık dünyada bir başımıza yaşamaktan başka çaremiz kalmaz.”
***Bazen bana öyle geliyor ki,sen korkunç olayları korkunç bir sona bağlamak üzere bilinmeyen,görünmeyen bir el tarafından oynatılan bir kuklaydın yalnızca. Ama kuklaların da tutkuları vardır. Temsil etmeleri gereken olaylar zincirini evirip çevirir,bir kapris ya da hevesleri uğruna değiştirirler. Tam anlamıyla özgür ve aynı zamanda tümüyle kuralların hakimiyeti altında olmak...işte insan yaşamının her an karşımıza çıkan sonsuz çelişkisi...***
* Hayır senin aradığın şey kitaplar değil kesinlikle! Eski gramafon plaklarında,eski filmlerde ve eski arkadaşlarda bulabildiğin kadarını al;onu doğada ara ve kendi içinde ara. Kitaplar unutmaktan korktuğumuz bir sürü şeyi depoladığımız kapların bir türüydü yalnızca. Hiç sihirli bir tarafları yok. Sihir sadece kitapların söylediklerinde,evrenin parçalarını nasıl dikerek bizim için giysi haline getirdiklerinde. Bunu bilemezdin elbette,bütün bunları söylerken ne demek istediğimi de hâlâ anlayamazsın elbette. Sezgilerin doğru,önemli olan bu***
Reklam
“Bu dünyada sana kötülük yapmak isteyen insanlar çıkacak karşına, ama unutma ki iyilik yapmak isteyenler de çıkacak. Kimi insanın yüreği karanlık, kimininki aydınlıktır. Geceyle gündüz gibi! Dünyanın kötülüklerle dolu olduğunu düşünüp küsme, herkesin iyi olduğunu düşünüp hayal kırıklığına uğrama! Kendini koru kızım, insanlara karşı kendini koru.” Zülfü Livaneli-Serenad
Asla unutmayın ki önemli olan tek an 'şimdi' dir. En önemli an şu andır. Çünkü geçmişe ve geleceğe sözümüz geçmez. İnsana en gerekli olan kişi ise o an yanında olan kişidir. Çünkü kimin kime ihtiyacı olacağı hiçbir zaman bilinmez. İnsanın en önemli uğraşı ise o an yanındaki kişiye yapacağı iyiliktir. Çünkü, insanın yeryüzüne gönderiliş gayesi budur!..
****Hem bilmek hem de bilmemek,bir yandan ustaca uydurulmuş yalanlar söylerken bir yandan da tüm gerçeğin ayırdında olmak,çeliştiklerini bilerek ve her ikisine de inanarak birbirini çürüten iki görüşü aynı anda savunmak;mantığa karşı mantığı kullanmak,ahlaka sahip çıktığını söylerken ahlakı yadsımak,hem demokrasinin olanaksızlığına hem de partinin demokrasinin koruyucusu olduğuna inanmak;unutulması gerekeni unutmak,gerekli olur olmaz yeniden anımsamak,sonra yeniden unutuvermek:en önemlisi de,aynı işlemi işleminin kendisine de uygulamak. İşin asıl inceliği de buradaydı:bilinçli bir biçimde bilinçsizliğe özendirmek. ****Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar,ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler...
Yayılacağım gökyüzü gibi olanların, olacakların üstüne şimşek gibi çakacak yağmur gibi yağacak güneş gibi açacağım Olmuşların,olmamışların üstünde gökyüzü gibi. Yürüyeceğim yeryüzü gibi olamayanların,olmayacakların üstüne gölge gibi geçecek ışık gibi düşecek ses gibi çınlayacağım oluşların,olmaların üstünde yeryüzü gibi Yolum nereye bileceğim yerim nerede bulacağım -
Artık uyusan da uyumasan da, gece gündüz bu dünyada seni bekleyen,senin için yanıp tutuşan senin düşünü kuran birinin olduğu gerçeğini göz ardı edemezsin. Seni sürekli olarak düşünen bu ruhu düşünmek istememen,ondan kaçmaya çabalaman da boşunadır,çünkü artık sen kendinin değil onun içinde yaşamaktasındır. Yürüyen bir ayna misali,yabancı biri birdenbire seni içinde taşımaya başlamıştır;ama hayır,ayna değil,çünkü o bile yalnızca ona isteyerek sunduğun bir görüntüyü yansıtır,halbuki bu kadın,seni seven bu yabancı sen sunmadan tüm benliğini ele geçirmiş,seni kendi kanının içine hapsetmiştir. Sen hep onun içindesindir,nereye kaçarsan kaç kendisiyle birlikte seni de götürmektedir. Artık bir yerlerde başka bir insanın içinde onun tutsağı olmuş.onun eline geçmişsindir,hiçbir zaman kendin olamayacak,kendini özgür ve bağımsız hissedemeyecek ve hiç suçun olmadığı halde sürekli takip edilecek,ona karşı hep sorumluluk duyacaksın.sürekli seni düşünen,seni arzulayan bu ihtirasın pençesinde kıvranacak,düşünüldüğünü her zaman hissedeceksin