Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Nihat FIRAT

Nihat FIRAT
@Sipitama
Bazen öyle bir özlersin ki; özlenen bilse, yokluğundan utanır.
Finans
İstanbul
581 okur puanı
Eylül 2020 tarihinde katıldı
Hatalarımın farkına varıyorum ama onları düzeltmiyorum. Bu sadece yazgımızı görebilip, onu değiştiremeyecek oldu- ğumuzu doğrular. Hataların farkına varmak, yazgıyı tanı- mak ve onları düzeltme konusundaki yeteneksizliğimiz yazgının gücüdür. Hataların farkına varmak ağır bir ceza- dır. Kendini doğru görmek ve diğer herkesi suçlamak, yazgıya karşı zafer kazanıldığı yanılsamasında teselli bul- mak daha kolay olacaktır.
Reklam
Sonra, gene kendi kendime, “seni sersemletmelerine izin verme” de­dim.
Günün birinde âşık olup da, karşılık olarak ‘hayır, hiçbir zaman, asla’ sözlerini duyacak olursan sakın boynunu büküp vazgeçme!

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Onu o kadar uzun süre seveceğim ki, sonunda o da beni sevecek.
İçimizden geçen düşünceler dışardan görünüyor mu ki? İnsanın ruhunda koca bir ateş yanıyor olabilir, ama hiçbir zaman kendi kendisini ısıtamaz onunla; gelip geçenlerse yalnızca bacadan çıkan cılız dumanı görürler ve yollarına devam ederler.
Reklam
İnsan okumasını öğrenmek zorunda, tıpkı görmeyi, yaşamayı öğrenmek zo- runda olduğu gibi...
Tüylerini dökme -tüy değiştirme- vakti kuşlar için neyse, biz insanlar için de düşkünlük ve mutsuzluk dönemleri aynı zor zamanlar. Böylesi bir tüy dökme döneminde ömrü billah kalabilir kişi, ya da atlatır, yenilenmiş olarak yaşama döner.. Ama ne olursa olsun, başkalarının gözü önünde yapı- lamaz bu, çünkü hiç de eğlenceli bir şey değil... Öyleyse saklanmaktan baş- ka çare yok.
“Düşünce namusu, kültürün tarlasında biter. Olgun insan, kültürlü insan, kendisi için yaşayan insan değildir. Düşünceleri için, düşüncesinin namusu için yaşayan insandır.”
“Düşünce namusu olmayan yerde, bir daha söylüyorum, hiçbir iyilik bitemez.”
“Onunla vedalaşmayacağım; hiçbir şey beni, her şeyi değiştiren ama sonucu etkilemeyen kadın gözyaşlarından ve kadın yakarışlarından daha fazla iğrendirmez. Onu sevdim, ama şimdiden sonra ruhumu artık bağlayamaz. Bir Tanrı olsaydım Neptün’ün bir su perisi için yaptığını yapardım ona: Bir erkeğe dönüştürürdüm onu.”
Reklam
“Hayal evim, arzu çanım, kirpik boncuğum  Uyudum, sen oldum, soyundum dünyayı.  Üstümde gözlerinin kemerli köprüleri  Ağzımda har kuyuları gövdenin  İki beyaz ırmak bacakların aynada  Göğüslerin Müşküle bağlarından  Bir çift naz salkımı avuçlarımda tanelenen  Tutup topuklarmdan kaldırdım Tanrıya kadar  Bir ters lalesin gecenin atlasmda  Dökündüm başımdan aşağı yıldızlarını... Ay beşiğim, şirin uykum, güneş hecem  Uyandım, sen oldum, giyindim dünyayı.  Deniz balkonda yapraklanıp duruyor  Çembercik kuşu pencerede sabah duası  Bir bağbozumu şarkısı saçların yastıkta  Öyle bir sonsuzluk ki ömrün ömrümde  Sende duruyor dünyanın bütün zamanları  Başucunda bir şarap kandili  Mumdan mühürler çıplaklığının hâzinesinde  Dökündüm sabahtan sonra da yıldızlarını...”
Aersen’in naaşının yanında durduğum sırada, ölümün dinginliği, vaka- rı, görkemli sessizliği biz yaşayanlara kıyasla öylesine üstündü ki, hepimiz kızının büyük bir yalınlıkla söylediği şu sözlerin doğruluğunu içimizde duy- duk: “Yaşamın ağır yükünden kurtuldu, bizlerse katlanmaya devam etmek zorundayız.” Yine de o eski yaşamımıza öylesine bağlıyız ki.. Çünkü umut- suz dönemlerimizin yanı sıra mutlu anlarımız da var, yüreğimizin, ruhumu- zun neşeyle dolduğu, sabahları cıvıl cıvıl ötmekten kendini alamayan tarla- kuşu gibi coştuğumuz.. Ruhumuz kimi kez sıkışsa, korkulara kapılsa bile... Sevdiğimiz herkesin, her şeyin anısı olduğu gibi duruyor ve yaşamımızın akşamında yeniden uyanıyor.. Evet anılar ölmüş değil, yalnızca uykuda. Ve bunlardan bir hazine toparlamak hiç de kötü değil.
Dünyada da, kendi içimizde de çok kötülük var. Korkunç şeyler. Bir- çok şeyden korkması, öteki dünyaya kesinlikle inanmak gereksinimi duy- ması, Tanrı’ya inanmacTan yaşanamayacağını, buna katlanılamayacağını bil- mesi için insanın çok yaşamış, çok görmüş olması gerekli değil.. Ancak, içinde inanç taşıyan biri çok uzun süre dayanabilir.
“iki yana düşmüş ellerinizi kaldırın,” diye yazar Incil’de, “dermansız dizlerinizi de..” Sonra müritler bütün gece çalışıp da hiç balık tutamadıkla- rında, “yeniden denize çıkın, daha derinlere gidin, ağlarınızı yeniden serin” denmiştir onlara.
Mektubunda bana çok dokunan bir cümle var. “Keşke her şeyden uzak olabilseydim” diyorsun. “Çünkü her şeye sebep olan benim ve herke- se yalnızca acı veriyorum. T üm bu mutsuzluklafı kendi başıma da, çevrem- dekilerin başına da yalnızca ben getirdim.” Bu sözlerin bana çok çarpıcı gel- di, çünkü aynı duyguları, ama tamı tamına aynı, ne bir dirhem eksik, ne bir dirhem fazla, ben de duyuyorum ve vicdan azabı çekiyorum.
1.710 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.