Öylesine istedim ki seni
Senden önce...
Öylesine,herşeyin içinde,
Öylesine dışında
Gün,gece.
Seni öylesine yaşadım ki,
İnan...
Artık nereye baktığım belli değil,
Ne yaptığım belli değil,
Vardığım sonrasızlıktan.
Seni, senden de yakın, yalnız ben tanıyorum,
Sana, seni en sıcak bir ben anlatıyorum.
Kimse varamaz senin ben kadar yakınına;
Çok zamanlar kendimi sanki sen sanıyorum.
Sana seni anlatsam, anlatırım kendimi.
Sende seni ararken kendimi arıyorum.
“Her zaman kendime sorardım: neden noktaların, doğruların eğrilerin -ister düzlem, ister uzay şekiller olsun- koordinatları var da daha mükemmel bir varlık olan insan ve onun ayrılmaz bir cüzü olan hayatın koordinatları yok?
"Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun, bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun. Benden sadece mecalsiz bir şey kaldı. Çok yorgunum."
Kitaplar bizim evimizde nadir rastlanan bir
şeydi. Ekmeğin daha önemli bir şey olduğu düşünülürdü. Midelerimizi
doldurmak zihinlerimizi beslemeye oranla daha önemli bir şeydi.