Bir şairin herhangi bir insandan tek fazlası vardır. Kelimelerle sadece büyü yapmayı değil, kara büyü yapmayı da bilir. İnsanlığın aklı olsa, ortaçağda kadınlardan önce şairleri yakarlardı.
İnsanlar, birbirlerine ilişkilerinden ne kadar az söz etmek ihtiyacı duyarlarsa, ilişkileri o kadar sağlıklı ve doğaldır. İlişkide sorular başladığı zaman, ilşkinin türü, konuşma konusu olmaya başlar.
Cennetin yardımına mazhar olanlara biz cennetin oğulları deriz. Onlar bunu öğrenmekle bilmezler. Onlar bunu çalışmakla oldurmazlar. Onlar bunu akıl yürüterek akıl etmezler. Anlaşılamayan karşısında anlama gayretinden vazgeçmek yüce bir meziyettir. Bunu başaramayanlar cennetin kamçısıyla yok olup gidecektir.
Chuang Tzu
Kimseye, hiçbir davaya göbeğinden bağlı olmayanlardan, eylemde bulunmayanlardan, başka ellerce şekillendirilmemişlerden olmanın sunduğu sonsuz olanaklar, o sınırsız ve vasıfsız bütünlük; kendinden başka hiçbir şey olmamaklığıyla her şey olan varlık.
Yani ne de olsa ben onun bir parçasıyım. Ondan ayrı bir şey değilim ya. Yeri arşınladığımda yer benim tarafımdan arşınlanıyor, havayı soluduğumda onu değiştiriyorum, dünya nasıl benimle bağlantılıysa ben de her şeyimle sonuna kadar bağlantılıyım onunla.
"Öteki" geliyor ve önünde dikiliyordu. İvan İlyiç'e bakıyordu; o da bu bakışın altında taş kesiliyor, gözleri donuklaşıyordu. Yeniden kendi kendine sormaya başlıyordu: " Acaba, gerçek yalnız o mu?.."
Eğer yüreklerinizi yaşamlarınızın gündelik mucizeleri karşısında hayretle dolu tutabilseydiniz, acınız da en az sevinciniz kadar harikulade görünürdü.
Yüreğinizin mevsimlerini kabullenirdiniz, tıpkı tarlalarınızdan geçen mevsimleri her zaman kabullendiğiniz gibi. Ve hüznünüzün kışlarını dinginlikle seyrederdiniz.
Su musluktan akarken arkasındaki duvarın fayans beyazına büründü; taşarken plastik maşrapanın kırmızı rengine bulandı; rengarenk benekleri olan gri taştan süzülüp göç yolunu ezbere bilen kuşlar gibi, beyaz hela taşının üzerine geçmiş, dağlardan çılgın gibi akan, gökyüzünden yeryüzüne tekrar tekrar dökülen muhteşem çağlayanların aksine son derece mütevazi bir hızla aşağı doğru usul usul aktı, aktı aktı... kara deliğin içinden derinlere düştü, düştü, düştü...
Girdiği kabın şeklini alan su, geçtiği yolların rengini de çalarmış.