Sevdanın hüznü sarar kalbimi,
Sevgi rüzgarı savurur saçlarımı.
Bunalımın karanlığı çöker etrafıma,
Tutunamam hayata içimde bir yara.
Gönlümde sevda çiçekleri solmuş,
Rengarenk yapraklar düşmüş toprağa.
Sevginin izleri kalmış yüreğimde,
Ama tükenmişlik sarar her yanıma.
Gökyüzünde bulutlar ağlar sevda gözyaşı,
Kalbimde fırtınalar kopar görmüyor kimsesi.
Bunalımın girdabında kaybolmuşum,
Umutsuzluğun esaretinde sürükleniyorum.
Sevgiyle yoğrulmuş yılların ardında,
Gizli bir bunalımın pençesindeyim.
Tükenmişlik sendromu sarar beni,
Adeta bir yorgunluk hayata küskünlük.
Sevda, sevgi ve bunalımın içinde kaybolmuşum,
Gönlümde umutsuzluk çiçekleri solmuş.
Tükenmişlik sendromuyla savaşırken,
Kalbimde bir çığlık ruhumda bir yangın.
Belki de sevgiyle dolu yeni bir gün doğacak,
Bunalımın karanlığına veda edeceğim.
Tükenmişlik sendromunu geride bırakıp,
Sevda dolu bir kalple yeniden doğacağım.
• Mâhrez
Küsmüştüm bir kere ve bu küçük bir
çocuğun dondurmasını düşürmesi gibi bir küskünlük değildi veya yere düşüp herhangi bir yerinin acımasının verdiği bir küskünlük hiç değildi . Bu hayata karşı veya aklımın bastığı kadarıyla Allah ‘ a küsmekti, tamamıyla isyan etmekti.
Hemşire ile dünya arasında camdan bir duvar varmış gibi geliyor kadına. Sanki doğuştan sürgün olma hali yaşıyor. Dünya onu, o dünyayı camın arkasından görüyor ama birbirlerine dokunmuyorlar. Güzel gülen genç hemşire kadın her an buharlaşacak bir varoluşa bürünüyor, sanki soyutlaşıyor. Hemşirenin gülüşündeki hüzünlü acılığın, aynı zamanda güç ve cesaretin bu ruh halinden kaynaklanıyor olabileceğini düşünüyor kadın. Böylesine kararlı bir ait olmama halinden çok etkileniyor. Ama derinlerinde bir yerde bir tür kırgınlık, dünyaya ve hayata karşı bir küskünlük olduğu hissine kapılmadan da edemiyor.
Büyükannem, kanayan bir dize herkesin pansuman yapabileceğini, asıl önemli olanın kalpteki yaralara pansuman yapmak olduğunu söylerdi. Bir antibiyotik vücudunuzda bakterileri öldürebilir ama yitirilmiş bir umudu yeniden canlandıramazdı. Hayata küskünlük, suya düşmüş bir hayal, başarısızlık korkusu, ruh yorgunluğu, dost kazığı... Bunlar, tedavisi ancak henüz gönül ferahlığı ile mümkün olan kalbi meselelerdi. Gündelik hayatın dertleri, başka bir deyişle dünyanın yan etkileri.
Sayfa 63 - Alfa Yayıncılık - 1. Baskı Ağustos 2023Kitabı okudu
Hayata karşı takındığım bu gizli küskünlük en çok dudaklarıma yansıyor. Hiç farkında değilim bunun. Ne zaman biri kalbimi kırsa, dudaklarım küçük bir çocuğunki gibi büzüşüyor, küskünlük akıtıyor her yere.
Ne zaman yağmur yağsa ben hep böyle oluyorum. Bir küskünlük, bir bezginlik sarıyor içimi. Yağmur damlalarının toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizliğini hatırlatıyor durmadan.
Ne zaman yağmur yağsa ben hep böyle oluyorum. Bir küskünlük, bir bezginlik sarıyor içimi. Yağmur damlalarını toprakta kayboluşu bana insanoğlunun çaresizligini hatırlatıyor durmadan. Hepimiz birer yağmur tanesinden başka neyiz ki? Önce bir buğu halinde topraktan yükseliyor, sonra bir küçük damla olarak yine toprağa dönüyoruz.
Amerika'dan bakıldığında ve Amerikalı entelektüellere göre (Susan Sontag) Avrupa kültürlerinde ve özellikle Fransız kuramında gerçekliğin inkar edilmesinin tek nedeni, bu gerçekliğe artık egemen olamama karşısında duyulan "metafizik'' küskünlük ve böyle bir güçsüzlüğün küstah ve de ironik belirtisidir. Elbette, doğru bir değer lendirme.
Hayata küskünlük, suya düşmüş bir hayal, başarısızlık korkusu, ruh yorgunluğu, dost kazığı…
Bunlar, tedavisi ancak gönül ferahlığıyla mümkün olan kalbi meselelerdi..
Bütün duygularının temelinde bir küskünlük, bir kırgınlık vardı; dönmüş, bütün dünyanın suratına tükürüyordu sanki. Hayatın sillesini yemişti ama, şimdi hayata sırtını çevirmiş, ondan öç alıyordu.
“Kendini tanımak” alt mesajlarda en çok karşımıza çıkan unsurlardan biridir. Gerek doğrudan, gerek dolaylı olarak yakalarız bunu. Aslolanı Aramak. mutluluğu; kimi aşkı, sevgiyi, tutkuyu; kimileri benliğini, kimileri de amaçlarının peşinde koşar durur.
Ben gerçekten ben miyim? Yoksa olmak istediğim kişi mi, yoksa farkına varmayıp başkalarının