"Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz." Hz. Muhammed (sav)
Kitapta hikayelerine yer verilen zat-ı muhteremler bu hadis-i şeriften feyz alarak hayırlı bir yaşam sürdürmeyi gaye edinmişlerdir belki de. Kitapta gönül erbabı, peygamberimizin mihmandarı Eyüp Sultan'a, birçok alanda bir deha olan Ali Kuşçu'ya, devlet kademesinde önemli görevler üstlenmiş paşalara, evlat acısıyla yüreği yanan Mahfiruz Hatice Sultan'a, sevdiklerini gurbette yitiren Saliha Sultan'a, biricik eşini ve gözbebeği evlatlarını birer birer yitiren acısını dizelere döken Adile Sultan'a, medeniyetimizin ve inancımızın naifliğini ve insana verdiği değeri gösteren Şeyh'ül Haremeyn makamına yükseltilen Beşir Ağa'ya yer verilmiştir. Geçmişteki bu önemli kişiler bir ömür boyu Eyüp Sultan'ın yakınına defnedilmek arzusunu taşımıştır. Kitabın odak noktası Eyüp semtidir; "Eyüp Osmanlı'nın kalbidir ve kabir yapılarından mimariye kadar her şey, yüzyıllardır devam eden bu durumu tescil etmektedir." sözü buna işarettir. Eyüp semti asırlar boyunca mistik, manevi, havasıyla yüzbinlerle gönül bağı kurmuştur. Fatih İstanbul'u fethettiğinde öncelikli emri Eyüp Sultan'ın kabrinin bulunması olmuş, padişahlar Eyüp Sultan'ın huzurunda kılıç kuşanmış, peygamberimizi misafir eden bu yüce evliyaya hürmetle mihmandarlık etmeye çabalamıştır Osmanlılar. Eyüp Sultan'ın manevi ikliminden huzur bulmak isteyen ziyaretçilerle dolup taşmaktadır bu uhrevi mekan.