Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri

Cemal Granda

Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri Gönderileri

Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri kitaplarını, Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri sözleri ve alıntılarını, Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri yazarlarını, Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Selanik gibi bir kıyı şehrinde doğmuş olduğu halde, o zamanki softalık yüzünden Atatürk denize hiç girmemişti. Yüzmeyi, kendi eseri olan Florya'da öğrendi ve halkın arasında yüzdü. Zaten halk arasında, kalabalık içinde yaşamak isteğinde olduğu için İstanbul'u bu işe daha elverişli bulur ve Ankara'dan çok İstanbul'u severdi.
— Ben çocukken fakirdim. İki kuruş elime geçince bunun bir kuruşunu kitaba verirdim. Eğer böyle olmasaydı, bu yaptıklarımın hiçbirini yapamazdım... —
Mustafa Kemal Atatürk
Mustafa Kemal Atatürk
Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri
Atatürk'ün Uşağının Gizli Defteri
, —
Cemal Granda
Cemal Granda
, Kent Kitap, s. 212
Reklam
Büyük adamları ölümünde atı ile yatı takip etmelidir.
O sırada Hikmet Bayur, konuşmasının içine Masonluğu da katınca işler değişti. Atatürk, Mason olarak bilinen Mim Kemal'e dönerek: -Kemal Bey, şimdi sıra sizin. Bize Masonluğu anlatacaksınız. Önce söyleyiniz, Masonluğun prensipleri nelerdir? diye sordu. Mim Kemal, dilinin döndüğü kadar Masonluğu anlatmağa, bu arada övmeğe çalıştı. Masonluk milliyetçi, halkçı, cumhuriyetçi gibi sözler söyleyince, toplantıda bulunanlardan biri: -Mademki Masonluk böyle, bizim Halk Partisinin prensipleri de bunlardan başka bir şey değildir. O halde Masonluğun hikmeti vücudu kalmaz... dedi.
Sayfa 295Kitabı okudu
Konuşmalar daha da kötüleyici bir hal alınca Atatürk elini masaya vurarak konuşmacıları susturdu. Sonra hiç kimsenin beklemediği, herkesi şaşkınlık içinde bırakan şu konuşmayı yaptı: -«Bir zamanlar ben de Mason ol muştum. Bir gün bir arkadaşım beni alıp, Beyoğlu'ndaki Mason Cemiyetine götürdü. Daha ne olduğumu bile anlayamadan kendimi cemiyetinin içinde buldum. Mermer merdivenlerden büyük bir salona indik. Orada yüzlerini görmediğim birtakım kişiler vardı. Bizi buyur edip, oturttular, kahveler sundular, hal hatır sordular. Orada fazla kalmadık, tekrar merdivenlerle daha da aşağıya indik. Bir öncekinden daha geniş bir salonda bulduk kendimizi. Salonda büyük bir kalabalık toplanmış, kılıçlı bir tören yapılıyordu. Bu işleri daha önceden bildiğini anladığım arkadaşım beni kolumdan tutmuş, durmadan ne yapmam gerektiğini anlatıyordu. Kılıçların arasından, geçip, kutsal bir kitaba el bastık. Bütün bunlar olup bittikten sonra dışarı çıktık. İçerde çok sıkılmıştım. Bu olaydan sonra bir daha ne o binaya gittim, ne de ordakilerle karşılaştım. Şimdi gitsem, arasam, o binayı belki de bulamam. İşte benim Masonluğum bundan ibaret... Böylece Atatürk, kendisine Mason, dinsiz diyenlere bu anlattıklarıyla topyekün cevap vermiş oluyordu.
Sayfa 294Kitabı okudu
ATATÜRK bazı kimselerin sandığı gibi içki için hiç kimseyi zorlamazdı. Bu yüzden sofrasında içki içmeyen din adamları, bilginler de bulunurdu. Kendisi içtiği halde kimsenin gönlünün kırılmasına razı olmaz, istemeyerek hırpaladığı insanın da sonradan gönlünü alırdı. İçkiyi içtikten sonra sanki vahiy geliyordu. İçmediği zamanlar sakin, saygılı, çekingen, kibar bir salon adamıydı. İltifat etmesini de çok iyi biliyordu. Yalana ve riyaya katlanamıyordu. Özel yaşamında da çok sakin olan Atatürk, üç kadeh içtikten sonra vahiy geliyordu Peygamberler gibi. Bütün kararları o zaman veriyordu. Hepsi de isabetli şeylerdi. Devrimleırin çoğunu ayık kafayla yapmağa kalksaydı, belki de başaramazdı. Yaptıkları delice, cesaret isteyen şeylerdi. Tutucu ulustan fesi, çarşafı çıkarıp at, alfabeyi değiştir, yüzyıllardır alışılagelmiş gelenekleri ortadan kaldır. Bunlar delice cesaretin örnekleriydi. Kararları önceden veriyor sonra "Yapın" diyordu. Yapacağım dediklerinin hepsini bu yüzden yapmıştır. Bunun için her akşam kurulan içki sofrası bence saygı duyulması gereken bir yerdir.
Sayfa 255Kitabı okudu
Reklam
435 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.