Geçenlerde fark ettim; okuduklarımdan hangi kitabı sorsalar, şahsım, mütemadiyen 'okuyalı 4-5 sene olmuştur' diyor. Dilime, bıkkınlıkla oturttuğum bir ezber cümlesine dönüşmüş olması muhtemel, lakin şimdi zamanlamam dürüstlük içeriyor.
-Doymak bilmezcesine ardarda okuduğum kitaplardan sonra- son iki yıldır önceki okumalarıma geri dönüşlerim sık oldu. Tekrar okumaları; kişinin kendisini gözden geçirmesini, ölçmesini, değişimlerini görmesini, öz farkındalığını sağlıyor/ arttırıyor. Eğer okumalarımın sonunda notlar çıkarmaktan acziyet göstermemiş olsaydım, kendi işimi kolaylamış olurdum. Bu da, bilmek ile eylemek arasındaki fark. Yazık !
******
"Benlik" i okurken, Freud'un Bilinnçaltı'nı, Jung'ın -Ruh- Kırmızı Kitap'ını , Stirner'in Egoizm'ini, Horney'in Nevroz'unu, Amiel'in Günlüklerini, bildiğim yeryüzü Dinlerinin bir kısmını da -ve tabii ki Sufizm'i de - tekrar ettim içimde. Her şeyin birbiriyle olan olağanüstü bağı ve her şeyin birbiriyle olan müthiş farklılıkları, zıtlıkları...
Artık bir kitabı okurken, bir fikir üzerine düşünürken, kurgular yaratırken hatta ; hiçbirini kendi başına, salt o olarak yapamıyorum. Araya başka bir kitap, düşünce, film, ses, görüntü, anı düşüveriyor. Bir kitap üzerinde konuşmak, - çünkü bir kitap, tek bir kitap olmaktan çıkalı hayli oldu - bir düşüncenin fanatikliğini yapabilmek olanaksız geliyor. Kendimden başkası ile konuşamıyorum artık sanırım.
(Ben'in en belirgin duygusu : Yorgunluk)