Çok ince işlenmiş bir eser olan Küçük Prens, dili, üslubu, düşünce ve fikirleriyle beni en çok etkileyen ve en sevdiğim kitaplar arasına girmeyi kolaylıkla başardı.
Kitap, bir çocuğun dünyasından büyükleri eleştiriyor. Aslında bizleri eleştiriyor.
İlginçtir ki biz büyükleri eleştiren bu kitapta, kendimizi kabul etmeyi öğreniyoruz.
Ve bir çocuğun dünyasından bakıyoruz dünyaya...
Aslında onun bir şapka değil de, koca bir fili yutan boa yılını olduğunu eminim hepimiz biliyoruz artık.
“Büyükler sayılardan hoşlanır. Onlara yeni bir dostunuzdan söz açtınız mı, hiçbir zaman size önemli şeyler sormazlar. Hiçbir zaman: “Sesi nasıl? Hangi oyunu sever? Kelebek toplar mı?” diye sormazlar. “Kaç yaşındadır? Kaç kardeşi var? Kaç kilodur? Babası kaç para kazanır?” diye sorarlar. Ancak o zaman tanıdıklarını sanırlar onu. Büyüklere: “Pembe kiremitten bir ev gördüm, pencerelerinde sardunyalar, damında güvercinler vardı” derseniz, o evi bir türlü gözlerinin önüne getiremezler. Onlara: “Yüz bin franklık bir ev gördüm” demeniz gerek. O zaman: “Aman ne güzel!” diye bağırırlar.”