kitap; yüceltilmiş diline, romantik atmosferine karşın, insan ilişkilerini gerçekçi bir anlayışla ortaya çıkaran büyük bir sahne şiiri, bir şiirden esinlenerek yazılmış olmasından da kaynaklı içinde barındırdığı diyaloglar, şiirsel niteliğine ayrı bir anlam katıyor. genel kanı itibariyle dünyanın en büyük aşk eserlerinin başında yer alan bu romantik tragedya tarzındaki tiyatro eseri, rönesans döneminde aşk arka planında insan ilişkilerine ışık tutuyor. değer kavramları; aşk - nefret, romantik aşk - kibar aşk, hoşgörü - katılık, mutluluk - keder, saflık - şehvet, gündüz - gece, uyku - ölüm gibi karşıtlar üzerinden insana farklı bir dünya tasviri sunuyor. özellikle dönemin aristokratik aile yapısının bir getirisi olan üstünlük kompleksine bağlı düşman ailelerin varlığı açıkça eleştirilirken, toplumun takdirinin kazanmak adına yapılan yanlışların nasıl trajediye dönüşebileceği acı bir şekilde resmediliyor. aşkın her şeye kadir olmayacağı gerçeğini de açıkça bizlerin yüzüne vurmaktan da çekinmeyen yazar, aslında insanın en büyük sorununun karşısındakini anlamak adına empati kuramaması olduğunu vurguluyor. kısaca "insanı" anlamak isteyen herkese, yüzyıllık bu eseri okumalarını ısrarla tavsiye ediyorum.
ben kitabı okurken dinlediğim müzik: "schubert-serenade, vivaldi-the four seasons "winter" çok iyi gidiyor, denemenizi dilerim.