Birçok insan çocukların sözlerini,sorularını duymazdan gelip onları yok sayarak devam ederler yaşamlarına. "Çocuktur,ne biliyor da konuşuyor,ne boş sorular soruyor" sözlerini çok duyarız. Fakat her çocuğun dinlenmeye değer çok güzel varlıklar olduğunu hep gözden kaçırırız. İşte bu kitap aslında bir çocuğun sorduğu sorularla, gördüklerini anlatmasıyla ne kadar da dinlenmeyi ve onlarla konuşmayı hak ettiklerini hissettirdi bana. Barış'ta büyük ihtimal bu değeri en çok o daracık yerde İnci'den gördü de onun gidişi onu bu kadar üzdü.
Kitapta küçük bir çocuğun bakış açısıyla olayları,kişileri,yaşanılanları okumak ne kadar güzeldi. O çocuğun anlamlandıramadığı olayları anlamak için gösterdiği çaba, iyiyle kötüyü,doğruyla yanlısı ayırt etme uğraşı,sorduğu sorularla içinde bulunduğu çelişkileri çözmeye çalısmasını okuyorsunuz bu kısa ama etkileyici kitapta.
Şimdiki çocuklar gibi büyük hayelleri yok o küçük çocuğun. Kuşunun ona geri dönmesi, kayısı çekirdeğinin büyuyüp ağaç olması, İnci'nin ona mektup göndermesi,uçurtmanın askerler tarafından vurulmaması ve biraz daha havada dalgalanışını izlemek gibi çok masumca hayalleri var.
Bir çocuğun gözüyle ve sorduğu sorular eşliğinde 12 Eylül dönemi hapishane yaşantısı hakkında fikir sahibi olmak isteyenleri etkileyecek bir kitap olacaktır. Okurken hepimiz küçük Barış'ın sorduğu sorulara cevap arayalım: Paylaşmak,kitap okumak,şiir yazmak,kuş beslemek,havada süzülen uçurtmayı izlemek kötü bir şey mi???