Bağdaş kurarak oturmanın Türklere özgü bir oturuş şekli olduğuna ve buna "bir Türk gibi oturmak ya da kıvrılmak" dendiğine Yalnız Bir Avcıdır Yürek'te de şahit oldum. Sanırım Amerikan Edebiyatı'nda popüler bir ifade.
Yalnız Bir Avcıdır Yürek'te Doctor Copeland siyahileri ırklarına karşı yapılan sömürüye karşı bilinçlendirmek ister ve bunun için kompozisyon yarışması düzenler. Doktor Copeland, kompozisyonlarda yazan ortak cümlenin "hizmetçi olmak istemiyorum" olduğunu dile getirir.
Woody Allen sinemasına oldukça hakim biriyim. Amerikan Tarihi'nin parodisi sayılabilecek senaryolar kaleme alan Allen'ın 1986 tarihli "Hannah ve Kızkardeşleri"isimli filminde neden hizmetçi rolünde bir siyahiyi oynattığı sorusunun cevabı ise bana kalırsa parodi düzleminden oldukça uzakta.
Niçin? Niçin, gerçek aşklarda geride kalan, kendini öldürüp de peşinden gitmiyordu o sevilenin? Yalnızca, yaşayanın öleni gömmesi gerektiği için mi? Bir ölümden sonra yerine getirilmesi gereken belli birtakım törenler olduğu için mi? Geride kalan, bir sahnede bir süre görünüp her an sonsuz bir zamana doğru uzuyormuş ve bir sürü göz kendisini seyrediyormuş gibi olduğu için mi? Yerine getirmesi gereken bir işlevi olduğu için mi? Ya da kim bilir, arada beklemesi gerekiyordu ; yani gitmiş olan gerçekten ölmüş olmuyordu da büyümeye devam ediyordu