Bilemiyorum, biraz eleştirerek okumak beni yordu. İlk sayfalarda betimleme zinciri aradım. Noktaların fazlalığı son okumalarımdan farklı olduğu için zor geldi, sonra ne mi oldu? Nokta azalmadı ben alıştım.
Bazı cümleleri film izlerken ilerlettiğim gibi okumadan geçmek isterdim.
Genel olarak okuyucuyu etkiler, bazen hiç durmadan akıp giderken bazen "bu kimdi?" "Hangi karakterden bahsediyor?" "olayı nerde kaçırdım? " gibi sorularla karmaşaya neden olarak yapar bunu. Okuma oranına bakıldığında etkilediği aşikar ya da popüler...
Her neyse.
Karakterin varlık arayışı, ruhundaki boşluk ve bu boşlukları doldurmaya çalışması... Hepsinin altında duygularında oluşan o iz ve karmaşa var anlıyorum ama hak vermek istemiyorum. Yaşamın muhteşemliğine varması gerek, ona çizilen bu yolda kaybolmuş bir geçmişe sığınıp, benzerlerini arayarak ömür geçirmesi, o birilerini bulunca "yok bu da olmadı" deyip kabul etmemesi ne kadar doğru. Yaşam böyle bir şey mi?
Geçmişin tortuları ne kadar zihnimizde yer etsede baş etmeyi öğrenmek, saf olanı bulmak gerek.
Son olarak merak ediyorum Oguz Atay'ı bu satırlar mı etkilemiştir?
"-Tutamak sorunu. İnsanın bir tutamağı olmalı.
-Anlamadım.
-Tutamak sorunu dedim. Dünyada hepimiz sallantılı, korkuluksuz bir köprüde yürür gibiyiz. Tutunacak bir şey olmadı mı insan yuvarlanır. Kimi zenginliğine tutunur; kimi müdürlüğüne; kimi işine, sanatına. Herkes kendi tutamağının en iyi, en yüksek olduğuna inanır. Gülünçlüğünü fark etmez."