Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.37.13
Vegaske
Vegaske
@pcywo
1205 okur puanı
Mayıs 2020 tarihinde katıldı
Okuma Hedefleri
Spoiler içerir.
Kurtuluş mücadelesi ile ilgili yazılmış ilk kitap. Okurken başta sıkıldığım ama daha sonra çok akıcı olan bir kitaptı. Kitapta Peyami’nin Hastanede beynindeki kurşunun çıkarılması için yapılacak ameliyatı beklerken yazılmış anılardan oluşmaktadır.
Peyami, zengin bir ailenin oğludur. Peyami’nin yakını Cemal, Birinci Dünya Savaşı’na katılmış, savaşta yaralanmış bir subaydır. Cemal, Peyami’yi Binbaşı İhsan ile tanıştırır. Peyami, Cemal ve İhsan sık sık buluşarak memleketin içinde bulunduğu durumu tartışırlar.
Diğer bir ana karakterimiz ise Cemal’in kız kardeşi Ayşe'dir. İzmir’de yaşamaktadır.15 Mayıs 1919’da İzmir işgal edilir. İşgalciler, Ayşe’nin eşi ve oğlunu öldürür. İzmir’de kalamayan Ayşe İstanbul’a gelir. İstanbul’da da sıkıntılı günler yaşanmaktadır.
Ardından İstanbul, İngilizler tarafından işgal edilir. Üç arkadaş ve Ayşe, Kuvay-i Milliye’ye katılmak ve Kurtuluş Savaşı’nı desteklemek için Anadolu’ya geçerler. Ayşe de hemşire olarak İhsan’ın birliğinde savaşa katılır. Peyami ile İhsan, içten içe Ayşe’yi sevmeye başlarlar.
Sonra Ayşe, İhsan ve Cemal, Kurtuluş Savaşı’nda şehit düşerler. Peyami ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılır. Hastanede anılarını bir deftere yazar. Beynindeki kurşun çıkarılırken ölür. Doktorlar, Peyami’nin yazdığı anıların, beynindeki kurşunun etkisiyle girdiği bir bunalım sonucunda yazılmış olduğunu ileri sürer.
Çünkü ordu kayıtlarında Ayşe ile İhsan’ın adlarına rastlanılmamıştır.
Spoiler içerir.
Sonsuz gökyüzü gibi mavi umutlarla başlayan Ahmet Cemil'in hayatının gece gibi siyaha bürünmesiyle son bulan acıklı bir roman.
Ahmet Cemil, babasının ölümünden sonra kız kardeşine ve annesine bakmak için hem okur hem de çalışır. Yabancı dil öğrenir, polisiye roman çevirileri yapar. Kitapçılar bu çevirilere istediği kadar ücret vermezler. Ahmet Cemil’in büyük hayalleri vardır. Bunlardan biri şiirde ilerlemek ve edebiyatımıza yeni bir yön vermektir. Ahmet Cemil, günün birinde “Mirat-ı Şuûn” adlı gazetede çalışmaya başlar. Hayatı az da olsa düzene girer.
Çalıştığı gazete sahibinin oğlu Vehbi Efendi, Ahmet Cemil’in kız kardeşi İkbal’le evlenir. Vehbi Efendi sürekli kötü alışkanlıkları olan biridir. Bir gece Vehbi, İkbal’i öyle döver ki İkbal maalesef ölür.
Ahmet Cemil, arkadaşı Hüseyin Nazmi’nin kız kardeşi Lamia’yı sevmektedir. Ahmet Cemil’in bir diğer hayali de Lamia ile evlenmektir. Ahmet Cemil, bir gün arkadaşı Hüseyin Nazmi’yi ziyarete gider. Hüseyin Nazmi, sevineceğini sanarak Ahmet Cemil’e bir haber verir. Lamia’yı evlendiriyorlardır. Ahmet Cemil çok üzülür. Lamia’nın zorla evlendirildiğini düşünür. Ama Lamia oldukça mutludur. Ahmet'in bir hayali daha son bulur.
Ahmet Cemil, bütün ömrünü koyduğu şiirlerini bir an bile duraksamadan ocağa atıp yakar. Tüm bu olaylardan sonra Ahmet Cemil; bütün hayallerini geride bırakarak annesiyle birlikte İstanbul’u terk eder.
Alex adında genç bir çocuğun bakış açısından okuyoruz kitabı. Alex acımasız, vicdansız bir çocuk. Üç arkadaşı ile birlikte her gece sokakta gezen insanlara şiddet, darp, tecavüz, taciz, hırsızlık, darp gibi suç gösterisi yapmaktalar ve bunlardan pişmanlık duymayıp zevk almaktalar. Bir zaman sonra çete lideri olan Alex diğer arkadaşları tarafından tuzağa düşürülüp hapse girmesine sebep oluyorlar. Bir süre sonra ana karakterimize yeni geliştirilen bir yöntem için denek olmayı teklif ediyorlar, karşılığında asıl cezası olan 14 sene yerine iki haftaya hapisten çıkarılacağı söyleniyor. Tabi kabul ediyor bunu. Yöntem kötü ruhlu bir insanı iyi ve zararsız hale getirmeyi amaçlıyor. Her öğünden sonra kolundan bir madde enjekte edip bir sinema salonunda sandalyeye bağlı, gözleri zorla açık tutularak suçlar işlenilen videolar (tecavüz, şiddet, zorbalık, soygun, soykırım, işkence gibi iğrenç diyebileceğimiz görüntüler ki kendisi de çoğunu yapmış birisi) izletiliyor ana karakterimize. Bunun üzerine ana karakterimiz verilen maddenin etkisiyle şiddet gördüğünde hastalanıyor, başı ağrıyor, midesi bulanıyor. Sinirleniyor ve izlemek istemiyor fakat zorla izlemeye devam ettiriyorlar.
Okur Takip Önerileri
Çocukluk aşkı ve o aşk acısına, ihanete dayanamayan Feride’nin namı değer çalıkuşunun evden kaçışı ve sonrasında öğretmenlik için çektiği çileler, yaşadığı zorluklar anlatılmakta.
Aklımda canlanan bazı bölümleri düşündüm ve dedim ki; "neden?" neden Feride gittiği her yerde sırf güzel olduğu için sorun yaşıyor ve neredeyse çevresindeki herkes ona göz koyuyor. Bu durum çok rahatsız ediciydi...
Ayrıca bu kitap Mustafa Kemal'in başucu kitaplarındanmış. Gittiği her yere götürdüğü ve savaşların ortasında bile birkaç sayfa okuduğu, sevdiği bir kitapmış. O yüzden ayrıca bir sempatimde var kitaba.
Albert Camus’un okuduğum ilk kitabıydı. Yazar oldukça akıcı bir dil kullanmış. Kitabı genel olarak beğendim fakat bazı yerlerde gereksiz uzatmalar yapılmış ve bu insanı sıkıyor.
Romanda işlediği suçtan çok annesinin ölümüne kayıtsız kalıp üzülmediği, toplum gibi düşünüp davranmadığı, içinden geçen duyguları bastırmak yerine açıkça söylediği için, insanlardan uzaklaştığını gizlemediği için çok büyük tepki alıyor ve idama mahkum ediliyor.
Kaybolan hayatlar, savaşların sonucunda en ağır bedel ödeyen kadın ve çocuklar, yaşanılmayan çocukluklar...Afganistan’ın o dönemdeki siyasi ve yaşayışının tüm insanların hayallerini nasıl yok ettiğini yaşanan bu zorluklar içinde insanların nasıl içlerinde umut yeşerttiği, din üzerinden kadınlara yapılan zulümleri, onların nasıl hor görüldüğünü insan yerine konulmadığını, erkeklerin istediklerini yapabilecekleri varlıklar olarak gördüğü bir toplumu anlatmış. Küçük bir kızın annesinin ölmesi üzerine öz babası tarafından yaşça büyük bir adam ile zoraki bir şekilde evlendirilmesi ve bu kızın yaşadığı, çektiği zorluklar anlatılmakta..
Romanda, Tanzimat dönemindeki düşünce sistemi ve kölelik durumu eleştiriyor. Kitabın dili dönemine göre oldukça anlaşılır ve sade. Betimlemelere ve uzun cümlelere sıkça yer verilmiş. Eserde 9 yaşında köle olarak satılan bir kız çocuğunun acıklı hikayesi anlatılıyor.
Kitabı başlarda ne kadar sıkılarak okusamda okudukça elimden düşüremediğim bir kitap oldu kendisi. Okurken Mürşit Bey'e çok ön yargıyla yaklaşmıştım fakat sayfalar ilerledikçe hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını anladım. Kitap Zehra adında bir öğretmenin acıma duygusunu nasıl yeniden kazandığını anlatıyor aynı zamanda bir erkeğin evlilik konusunda ne kadar hassas davranılması gerektiği anlatılmaktadır. Okunmaya değer güzel bir romandı.
Sanırım şiddetle tavsiye ettiğim kitaplardan biri olabilir. Olayları kendimce anlamlandırmaya çalıştığım anlarda hep kitap beni yanılttı. Anlatımı o kadar akıcı ve kurgu o kadar iyi ki kitap bir çırpıda okunup bitiyor. Kitapta psikiyatrist olan Ellen ve onun şiddet mağduru hastasıyla tanıştığı günden itibaren başına gelenler anlatılmakta.
“Çocuklar boyama kitabı değildir. Onları en sevdiğin renklere boyayamazsın.” diye bir cümle geçiyor Uçurtma Avcısı kitabında. Tam da Neil ve ailesini anlatan bir cümle. Çocuklarınız sizin boyama kitabınız veya sizin egonuzu tatmin etmek, gururunuzu şişirmek için dünyaya getirdiğiniz canlılar değil.
Tüm ülke genelinde başarıyla anılan erkek yatılı okulu Welton Akademisi kayıtlı bir grup genç erkeğin hayatına bakış açısı sunuyor. Öğrenciler gözlerini dünyaya farklı bir şekilde açarlar. Bu yeni düşünce tarzı okula yeni atanan Edebiyat öğretmeni Bay Keating ve onun geleneksel olmayan ama etkili şiir öğretme tarzına sahip olmasından kaynaklanıyor. Bay Keating kitaplara bağlı kalmayan kendi tarzıyla dersini işleyen öğretmeyi amaç edinmiş bir şiir sever. Her ne kadar tarzı çok iyi olsa da diğer öğretmenlerin tarafından eleştirilerinden kaçamayacaktır. Ezberci zihniyeti ve kalıplaşmış düşünceleri yıkarak öğrencilerin kendini fikirlerini, duygu ve düşüncelerine içtenlikle ortaya koymalarını ister. Öğrencilerin sıradan, niteliksiz olmalarını istemiyor. Yani kısacası öğrencilerin yaratıcı olmasını bekliyor. Öğrencilerin yeni cümleler kurarak, yeni fikirler üretmelerini temelli ediyor. Ve aynı zamanda anı yaşayarak hayatı kaçırmamalarını istiyor.
