Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Colborne'un asla anlamayacağından emin olduğum bir şey de yaşamak için dile ihtiyacım olduğuydu, tıpkı yemek gibi. Sözcükler ve biçim birimleri, anlam parçaları beni şu bilgiyle besliyordu: Evet, bunun için bir kelime var. Bunu daha önce başkası da hissetmiş.
Şu an kısaca bahsettiğim konular önemli. Ancak felsefi tartışmanın konusu olan hiçbir şey, adalet için doğduğumuzu ve adaletin fikirle değil doğayla sağlandığını açıkça anlamaktan daha değerli değil. İnsanlar arasındaki ottak bağları incelerseniz, bunu net bir şekilde görürsünüz. Hiçbir şeyin diğerine, biz insanlar arasındaki benzerlik kadar büyük benzerliği ve yakınlığı yoktur. Eğer bozulmuş alışkanlıklar ve yanlış fikirler zayıf zihinleri çarpıtıp onları yoldan saptırmasa, hiç kimse kendisi gibi olmaz, tüm insanlar aynı olurdu. Dolayısıyla, bir insan için kabul edilen tanım, tüm insanlar için aynı derecede geçerlidir. Bu da tür içerisinde hiçbir farklılığın olmadığının yeterli bir kanıtıdır; eğer farklılık olsaydı, hepsi için tek bir tanım geçerli olmazdı. Özellikle, sayesinde hayvanlardan üstün olduğumuz, onun aracılığıyla çıkarımlar yapabildiğimiz, yargılara varabildiğimiz, başkalarının fikirlerini çürütebildiğimiz, tartışmalar ve gösteriler yapabildiğimiz tek şey olan akıl, herkeste ortaktır, her ne kadar bilginin özellikleri farklılık gösterse de tüm akılların öğrenme kapasiteleri aynıdır. Aynı şeyler duyular tarafından kavranır ve daha önce bahsettiğim, zihne etki eden anlama ilkeleri, tüm insanlara benzer şekilde etki eder ve zihnin yorumlayıcım olan dil, sözcükler bakımından farklı olabilir ama tikirlerde aynıdır. Kimse yoktur ki bir kılavuz yardımmyla erdeme ulaşamamış olsun.
Reklam
Suskunluk, duyuların yoğunlaşmasına yol açar -insanlar arasındaki sessizlik, iletişimin çoğalmasını sağlar. Çünkü sessizliğin içinde, ikimizden ya da üçümüzden daha büyük olan bir şeyi paylaşırız. Sessizlik, duyularla algılananların tümünün doruk noktasıdır. Söylenen sözcük, sessizliğe yapılmış bir müdahale, bütünlüğe yapılmış bir tecavüzdür. Sözcükler toplam deneyimimizin küçücük bir bölümünü bulandırır, farklılaştırır, sınıflandırır ve en sonunda onu yeni baştan düzenler. Bu, durgun suya bir taş atıp oluşan halkalar yüzünden suyu eskisi kadar açık seçik görememeye benzer. Bu bağlamda sözcük, taşın kendisidir.
Mehmed Uzun betimlemesiylee :))
Aşk... Üç harf, A, Ş, K. Küçücük bir kelime. Ancak anlaşılması güç bir dünya, bir ömür. Tüm bir ömrün anlamaya yetmediği bir duygu. Kelimelerin anlatmaya yetmediği bir deprem. Akla değil, yüreğe sorulması gereken şey. Yalnızca yoksul yüreğin taşıdığı, onun acısını damla damla hissettiği afet. Yaşamın en ışıltılı, en canlı olduğu yerde çoğalan güzellik. Aşk, yürek ve sözcükler. SÖZCÜKLERİ UNUTMAMAK GEREK.
Sayfa 116 - Sel YayınlarıKitabı okuyor
Sesinde ne var biliyor musun Söyleyemediğin sözcükler var
Sayfa 202 - Yapı Kredi YayınlarıKitabı okuyor
Ama sözcükler her şeyi düzeltemez, sen anlan ne kadar sevsen de.
Sayfa 126Kitabı okudu
Reklam
Sevilmek, âşık olmak... Bu sözcükler hem kaba hem de saçmaydı ve gerçekten sizi tatmin etsede, oldukça ciddi bir şekilde söylenmiş olsa da bir kısmını bile duyduğumda melankoni tapınağımın çökmesine ve dümdüz olmasına neden oluyor.
Ağlarken gülüyor Ve ağlıyor gülerek Tuzlu damlalarıyla güneşin, Sözcükler yanıp yanıp sönerken Körpecik teninde
8.10 vapuru
Sesinde ne var biliyor musun Bir bahçenin ortası var Mavi ipek kış çiçeği Sigara içmek için Üst kata çıkıyorsun Sesinde ne var biliyor musun Uykusuz Türkçe var İşinden memnun değilsin
"Sizi avutmaya çalışan kişinin zaman zaman kendinizi daha iyi hissetmenizi sağlayan o sade, dingin sözcükler arasında zahmetsizce yaşayıp gittiğini zannetmeyin... Aksi durumda o sözcükleri asla bulamayabilirdi." Rainer Maria Rilke, Genç Bir Şaire Mektuplar
Reklam
... Onun sesi hep aynıydı. Ne var ki kullandığı sözcükler değişmişti.
Sözcükler, düşünceleri doğururken ölürler .
Utanç bitti mi küstahlık nasıl da sırıtkan, nasıl da Sözcükler bile utanıyor, boyalar utanıyor, matbaalar utanıyor, ama utanmayanlar öylesine egemen ki, bir kez daha her türlü egemenliğe karşı olmanın insan olmak olduğunu duyumsuyorum.
Sözcükler sanki herkesten bağımsızlarmış,onları hiç kimse söylememiş de kendi başlarına var olmaya başlamışlarcasına,dışarıdaki suyun üzerinde yüzen çiçekler gibi gelmişti kulağına.
Sayfa 126 - Kırmızı Kedi YayıneviKitabı okuyor
Çantandan küçük bir şişe viski çıkardın ve bitirdik şişeyi; önce sen, sonra ben. Şişe boşaldığında markete gidip bir şişe daha aldım, bu kez büyük. Sabaha kadar ağlaşıp içtik ve sarhoşluğumla yüreğimde köpüren şeyleri söyledim sana, bütün o güzel sözcükler, zekice gülümsemeler, ama sen başkası için ağlıyordun ve o sözcüklerin tekini bile duymadın, ama ben duydum onları ve Arturo Bandini yabana atılmazdı o gece çünkü gerçek aşkına konuşuyordu. Sen değildin o, Vera Rivken de değildi, gerçek aşkıydı sadece. Ama çok güzel şeyler söyledim o gece, Camilla.
Sayfa 124
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.