Geleneğimizi ve cevherimizi tayin eden
de mucize değildir; parıltıları elinden alınmış, kendi
yoklukları içine batmış ve geviş getirmelerimizin yegâne konusu olmuş bir evrenin boşluğudur:
Yalnız bir kalbin önünde, yalnız bir evren; ikisi de birbirinden ayrılmaya,antitez içinde azıtmaya yazgılıdır. Yalnızlık, veri’mizden
ziyade yegâne inanç’ımızı oluşturacak kadar sivrildiği zaman, her şeyle aramızdaki dayanışma biter.