Fransa’nın yüceliği ve güzelliği midesini diğer halklardan daha az düşünmesinden, kemerini daha kolayca sıkabilmesinden ileri gelir. İlk uyanan ve son yatan odur. Önden gider. Araştırmacıdır. Bunun nedeni sanatçı olmasıdır.
“Ergenlik döneminde yalnızlığına dahil ettiğin her şey, nöronlarında nefes almaya devam edecek. Yani beynine neleri soktuğuna çok dikkat etmelisin. Bugün yetişkinlerin neden olduğu tüm karanlığın arkasında, zamanında kötülüklere maruz kalmış yalnız bir ergen beyni olduğunu unutma.”
“Köleleri devrime ikna edemezsin Mavi. Anlamazlar. O yüzden sana ulaşmaya çalışıyorum. Eğer Büluğ Devrim hayat bulacaksa bunu henüz köleleştirilmemiş ruhunla ancak sen yapabilirsin.”
Paris böyledir işte. Bacalarının dumanı evrenin düşünceleridir. İster taş ister çamur yığını deyin, o tinsel bir varlıktır. Büyük olmaktan daha fazlasıdır, o uçsuz bucaksızdır. Neden? Çünkü cüret eder. Cüret etmek ilerlemenin bedelidir.
“Toplum bir köle satın almıştı. Kimden? Sefaletten. Açlıktan, soğuktan, yalnızlıktan, terk edilmişlikten, yoksulluktan. Acıklı bir pazarlık. Bir parça ekmeğe karşı bir ruh. Sefalet arz ediyor, toplum kabul ediyor.”