Zülfü Livaneli'nin Serenad eserini okumuş olanlara Struma ismi yabancı gelmeyecektir.. kelimelerle anlatılamayacak boyutta bir felaket yaşanmış yıllar önce. Sonu gelmeyen yazışmalar, sonuca ulaşamayan girişimler sonucu ölüme sefalete açlığa mahkum edilmiş yüzlerce insanın verdiği yaşam mücadelesi... ve içlerinde hayatta kalan tek kişi olan David Stoliar'ın öyküsü anlatılıyor bu kitapta.
Struma insanlığın ve tarihin en büyük ayıp ve günahlarından biri bana göre.
Tam 769 Yahudi göçmen, 1941 yılının Aralık ayında Faşist Romanya’dan son bir umutla yola çıkmışlardı.
Struma adlı dökülen bir gemiyle İstanbul’da karaya çıkacaklar, oradan Filistin’e gideceklerdi.
Köstence’den demir alan hurda gemi, yolda bozula bozula İstanbul Limanı’na ulaştı. Ne var ki beklemedikleri bir hayal kırıklığı karşıladı yolcuları. Bir yandan İngilizler’in baskısı, diğer yandan Nazi Almanyası’nın tehditleri… Türk yetkililerden karaya çıkma izni çıkmadı, çıkamadı.Dahası, geminin motoru söküldü… Çapası kesildi. Yolcular, pislik içinde, mikroplarla boğuştular… Susuz ve aç bilaç Sarayburnu açıklarında bekletildiler.
Sonunda Alemdar adlı bir römorkör Struma’yı halatla Karadeniz’e Şile önlerine çekti. Fazla tolerans göstermedi Azrail… Shch-213 diye bilinen bir Sovyet denizaltısı olarak geldi Karadeniz’in soğuk sularına. 24 Şubat 1942… Sabaha karşı daha güneş doğmadan, Sovyet denizaltısının torpilleri hedefe odaklandı. Gemi paramparça oldu.
Tam 18 yaşındaydı David… Canı gibi sevdiği nişanlısı ise 17 üstelik hamile…
O kadar üzücü bir olay ki söylenecek bişey bulamıyor insan.
Kesinlikle okuyun, okutun.