3 Mart 1924 tarihinde TBMM'nde olup bitenler; hilafetin ilgası, tevhid-i tedrisat ve din işlerinin idaresinin bakanlık düzeyinden başkanlık, Diyanet İşleri Başkanlığı seviyesine indirilmesi elbette radikal kırılmalar ve beklenmeyen, sarsıcı, şaşırtıcı düzenlemelerdir. O kadar ki Lozan Konferansı görüşmeleri masasına oturuncaya kadar Cumhuriyeti kuran kadronun aklından geçtikleri de çok şüphelidir. Onlar olsa olsa Osmanlı modernleşmesini ve İttihat ve Terakki fikriyatını takiben daha kendi kontrolleri altında bir halife ve daha mânevî bir hilafet kurumu arayabilirlerdi/arıyorlardı. Nitekim son halifeyi kendileri, Ankara Meclis'i seçmişti. Milli Mücadele'nin ana söyleminin hilafetçi ve panislamist bir muhtevaya sahip olduğunu hatırlamak, Birinci Meclis'in insan unsuru fotoğrafına veya fikir yapısına, icraatına, zabıtlarına bakmak, 1919-1923 yılları arasındaki matbuatın dili ve ana istikametlerine göz gezdirmek bile büyük kırılmanın ciddiyeti hakkında birçok şeyi görmeyi ve anlamayı mümkün kılabilir.