Bir gün melenkoli yükselen isyankâr ruhumla, bir kumarbaz gibi önüme gelen kitabın sayfasını açıp kapatmaya başladım. Ne hikmetse her kitabın içinde bana dokunan, vücuduma iğne gibi saplanan satırlar gizliyidi. Her kitapta...
Seni buraya çağırdım çünkü. Çünkü yüzün. Çünkü ellerim. Çünkü şiir. Çünkü yüreğim. Kitabımın ilk sayfasını senle açmak istedim. Durdurmak istediğim zamanı anlatmaya çalıştıkça yazdıklarımın yaşadıklarımdan çok uzakta, zamanın ötesinden üflendiğini bununla bir minnet altına girdiğimi hissettikçe yazmaktan soğuduğumu, soğudukça öfkelendiğimi daha çok sevdiğimi gördüm okuduğum her şiirde. Hayatı seyretmekten bıktım. Onlar gibi olamadım. Senin gibi. Senin gibi de olamadım. Olamadım çünkü seni sevdim. Oysa sevdiğine benzer onlar. Küflü ekmek parçaları. Senin olmanın, onlardan olmaktan geçtiğini biliyorum.
Kimse kimseyi görmüyordu. Herkes kendini kurtarmaya çalışıyor; herkes kendini kurtarmaya çalıştığı için, herkes herkesi ateşe atıyordu. 'Kendini kurtarma'nın âhirete bakan bir boyutu zaten epeydir yoktu. Binler, onbinler iman-küfür denkleminde sık sık yanlış şıkkı işaretliyor; körpecik tenler ve dimağlar ebedi bir yangına namzet hale