TV denen aygıtta 90 yılda değişen ne oldu gözle görülen, fikri olan var mı?
Necmettin Erbakan
"Bu düzen üçkâğıt düzenidir. Bunların başında 'yeşil kâğıt' dediğimiz dolar gelmektedir. Amerikan doları bir sömürü aracıdır. Federal Rezerv istediği kadar yeşil kâğıt, yani dolar basmaktadır. Bugün ABD dışında, takriben 1 trilyon dolara tekabül edecek kadar yeşil kâğıt bulunmaktadır. Bu kâğıtlar verilmiş ve karşılığında mal alınmıştır, alın teri alınmıştır, petrol alınmıştır. Yani yeryüzündeki 6 milyar insan böylece sömürülmüştür.Bir de 'sarı kâğıt' vardı. Yani uluslararası finans kuruluşları ve bankalar vasıtasıyla, dünyanın her ye- rine sarı kâğıt dediğimiz 'tahviller' satılmaktadır. Bu tahviller vasıtasıyla yeşil dolar toplanmakta, yerine sarı kâğıt verilmektedir. Dünya piyasalarında mesela, takriben 1 trilyon dolarlık sarı kâğıt, yani tahvil bulunmaktadır. Yine bütün dünya ülkelerinde kabul edildiği, dolar dünya parası yapıldığı için, merkez bankaları ve özel bankalar dolar rezervi tutmaktadır. Mesela Türkiye Merkez Bankası en az 80-90 milyar dolar tuttuğunu ilan etmektedir. Bu rezerv dolar aslında mevcutlu olarak bu merkez bankalarının kasalarında muhafaza edilmemektedir. Esasen paralar uluslararası bankalarda tutulmakta, bu paralar karşı- lığında ülkelerin merkez bankalarına sadece, 'Bizdeki hesabınızda şu kadar dolar bulunmaktadır. ifadesi taşıyan 'beyaz kâğıt yani rezerv verilmektedir.Böylece dünya, yeşil kâğıt (dolar), sarı kâğıt (tahvil) ve beyaz kâğıt (rezerv) ile gaddarca kandırılıp sömürülmektedir. İşte bu sömürücü üçkâğıt düzenidir."
Reklam
Nietzsche’ye göre, bizler şu anki varoluşumuz daima tekrar edecekmiş, ve bizler, yaşadığımız her anı sonsuza dek tekrar ve tekrar yaşamak zorunda olacakmışız gibi davranmalıyız.
Rock sahnesi bir klasik müzik veya opera sahnesinden, hatta caz ve blues sahnesinden farklılık arzetmektedir. Sahnede yeralan rock yıldızı Burroughs'un ifade ettiği gibi bir rahiptir; ancak biz bunu bir şaman ya da Dionysos inancının, Bacchus törenlerinin rahibi olarak tanımlarsak daha iyi konumlandırmış oluruz. Aşağı yukarı Elvis ile başlayan, bana kalırsa Jim Morrison ve Led Zeppelin ile söz konusu aşamaya ulaşan rock sahnesinin ve sahnedeki aktörün bu rolü 80'li ve 90'lı yıllarda punk ve metal gruplarında da kendisini göstermiştir. Sahne bir süre sonra hele ki açık hava konserlerinde ve de eklenen farklı efektlerle konser alanı olmaktan çıkar ve bir ritüel merkezine dönüşür. Sahnedeki şaman veya Dionysos rahibi, seyirciler ise bu ritüelin esrik zahitleridir. Punk konserlerindeki pogo yapan gençlere ya da metal konserlerindeki headbangerlara bu gözle bakıldığında kurulan ilişki şaşırtıcı biçimde dikkat çekmektedir. Burroughs'un şu vurgusuna dikkat: Amaç ise icracılar ve dinleyiciler üzerinde "enerji yaratmak." Kim bilir belki de bazı rock yıldızlarının paganizme, okültizme, şamanizme ve büyüye bu denli kafa patlatmalarındaki neden belki de bu ruhsal ve duygusal atmosferin yarattığı etki, bir nevi kutsal etki (charisma) ve enerji bağımlılığı olabilir.
Sayfa 264 - AltıKırkbeş YayıneviKitabı okudu
Nietzsche;
“Günün birinde beni aziz ilân etmelerinden çok korkuyorum... Ben aziz biri olmak istemiyorum, öyle olmaktansa, soytarı olmayı yeğlerim...”
Nietzsche genelde çok yalnız yaşar, ucuz odalar kiralar, ara vermeden çalışır, ucuz lokantalarda yemek yer ve o dayanılmaz baş ağrılarını ve diğer şikayetlerini elinden geldiği kadar dindirmeye çalışırdı. Yer yıl şaşılacak derecede kaliteli bir kitap yazıyordu. “Sabah Alacası”, “Şen Bilim” ve “İyinin ve Kötünün Ötesinde” gibi eserler, Batı uygarlığı ve onun değerleri, psikolojisi ve tutkuları ile hesaplaştığı harikulade eleştirel kitaplardır. Üslûbu berrak ve anlaşılır, delilikleri ise makul sınırlar dahilindedir. Buna sistematik felsefe yapmak denebilir.
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.