Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Adem İNAN

Adem İNAN
@Ademinan
"Ayıplanılan herşeyin başrolünde olmak" moda olmuş! -> Ayıpladığınız herşeyin başrolündesiniz!..
Kendine Sanatçı
Aile Terbiyesi
⣸⣷⣄⠀⠀⠀⢀⠠⠴⠶⣶⣤⡀⠀⠀⠀⠀⠀⣀⣤⣤⡀ ⠀⣙⣡⣀⣬⣿⠗⠁⣠⣴⣶⣶⣝⣿⣿⣷⣾⣿⣾⣿⣿⣿⣯⣀ ⠘⢻⣿⣿⣿⡏⠀⢰⣿⣿⣿⣿⣿⣿⠘⠟⣻⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣯ ⠰⢼⣿⣿⣿⡇⠀⢸⣿⣿⣿⣿⣿⣶⢀⣌⣻⣿⣿⣿⣿⣿⣿⣿⡂ ⠀⢘⣿⣿⣿⣿⣄⠀⠻⢿⣿⣿⢟⣿⣾⣿⣿⣿⣿⡿⠿⠿⠛⠛⠓ ⠀⠀⠈⠉⠿⠿⠉⠑⢤⣤⡤⠂⠛⣹⠙
[ Siirt - 56 ], 10 Nisan 1999
24 okur puanı
Nisan 2023 tarihinde katıldı
Jinekoloğun Ölümü
Rahim'in düşmanı olup olmadığını sorarak başladık işe. Hâlâ olayın şokunu üzerinden atamayan hemşire, Rahim'in eşiyle boşanmak üzere olduğunu, davalarının sürdüğünü anlattı. Boşanacağı eşinin kardeşiyle de nafaka meselesinden sille tokat kavga etmişlerdi.
Reklam
Jinekoloğun Ölümü
Jinekolog Rahim'in cesedi muayene masasının üzerinde yatıyordu. Boynunda derin bir yara vardı. Yaradan akan kan masayı kızıla boyamıştı. Olay dün gece olmuştu. İçerideki odada uyuyan hemşire hiçbir şey duymadığını söylüyordu.
İKİNCİ LEVHA
Ehl-i hidayet ve huzurun hakikat-i dünyalarına işaret eder levhadır. Kemâlin lem’ası söndü, Fakat, şems-i Cemal var gör.
Sayfa 220 - RNK NeşriyatKitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için âhireti unutmasın, âhiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, mâlâyâni şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.
Sayfa 108 - Onaltıncı MektupKitabı okudu
"Okumayı nasıl öğrendiniz?" diye sordu genç kız. "Herkes gibi, "diye yanıtladı çoban. "Okulda."
Reklam
İki saatten fazla sohbet ettiler. Endülüs kızı, tüccarın kızı olduğunu söyledi, her günü birbirine benzeyen köy yaşamını anlattı. Çoban, Endülüs kırlarınadan, uğradığı kentlerde gördüğü son yeniliklerden söz etti. Koyunlarıyla konuşmak zorunda kalmadığı için mutluydu çoban.
Uzun siyah saçları, eski Magripli fatihleri belli belirsiz anımsatan gözleriyle, tepeden tırnağa tam bir endülüs kızıydı konuşan.
"Biraz yün satmak istiyorum," demişti çoban, tüccara. Dükkan kalabalıktı, iş yoğundu; bu yüzden, tüccar çobana ikindiye kadar beklemesini söyledi. Bunun üzerine çoban gidip mağazanın önündeki kaldırıma oturdu, heybesinden bir kitap çıkardı. "Çobanların kitap okuyabildiklerini bilmiyordum," dedi yanı başında bir kadın sesi.
Ama, önceki günden bu yana, dört gün sonra varacağı kentte yaşayan genç kızdan başka bir konuşma konusu açmamıştı. Bir tüccarın kızıydı söz konusu olan. Önceki yıl, yalnızca bir kez gelmişti buraya. Tüccarın bir kumaş mağazası vardı; alacağı mal konusunda aldatılmamak için, koyunların gözünün önünde kırkılmasını istiyordu. Bu mağazayı ona bir arkadaşı anlatmış, çoban da sürüsünü oraya götürmüştü.
Gene de, uyanması geciken koyunlar da vardı. Adlarını söyleyerek sopasıyla birer birer hepsini uyandırdı. Söylediklerini koyunların anlayabildiğine her zaman inanmıştı. Bundan dolayı, kendisini etkileyen kitapların bazı bölümlerini kimi zaman onlara okur; kimi zaman da kırlarda dolaşan bir çobanın yalnızlığından ya da yaşama sevincinden bahsederdi onlara; kimi de uğramayı alışkanlık haline getirdiği kentlerde gördüğü son yenilikleri anlatırdı.
Reklam
"Bir an daldıktan sonra, tersi de olabilir," diye düşündü. Hayvanların saat düzenine belki de kendisi alışmıştı.
Kalktı, bir yudum şarap içti. Sonra değneğini eline alıp hâlâ uyumakta olan koyunları uyandırmaya başladı. Hayvaların çoğunun tıpkı kendisi gibi uykudan hemen sıyrılıp uyandıklarını fark etti. Sanki gizemli güç, iki yıldır, yiyecek ve su peşinde kendisiyle birlikte bütün ülkeyi dolaşıp duran koyunların yaşamına bağlamıştı yaşamını. "Bana öylesine alıştılar ki, saat düzenimi biliyorlar," dedi kendi kendine alçak sesle.
Uyandığında ortalık hâlâ karanlıktı. Yukarıya baktı, yarı yarıya yıkılmış çatının arasından parıldayan yıldızları gördü. "Biraz daha uyusaydım," diye düşündü. Bir hafta önceki düşü tekrar görmüş, gene sonunu getiremeden uyanmıştı.
Yamçısını yere yayıp üzerine uzandı, okuyup bitirdiği kitabı da yastık olarak başının altına koydu. Uykuya dalmadan önce, artık daha kalın kitaplar okuması gerektiğini düşündü: Okunmaları daha uzun sürer, geceleyin de daha rahat yastık olurlardı.
Delikanlının adı Santiago idi. Sürüsüyle birlikte eski, terk edilmiş kilisenin önüne geldiğinde güneş batmak üzereydi. Kilisenin çatısı çoktandır çökmüş, bir zamanlar ayin eşyalarının konulduğu yerde kocaman bir firavun inciri büyümüştü. Delikanlı geceyi burda geçirmeye karar verdi. Bütün koyunlarını yıkık kapıdan içeri soktu. Koyunların, geceleyin kaplamalarına engel olacak şekilde, kapıya birkaç tahta koydu. Bu bölgede kurt falan yoktu, ama bir keresinde bir kaçak koyunu bulmak için, ertesi gün bütün dolaşmak zorunda kalkıştı. -> -> ...
Sonra gözünü çeker, aklına bakar, kendi kendine der ki:
Sonra gözünü çeker, aklına bakar, kendi kendine der ki: Atılmış pamuk gibi bu câmid, şuursuz bulut elbette bizleri bilmez ve bize acıyıp imdadımıza kendi kendine koşmaz ve emirsiz meydana çıkmaz ve gizlenmez.
Reklam
- Çin İşkencesi -
Garip bir durumdu. Tarık, Ozan ve Engin adlı üç genç, silahlı saldırıya uğramıştı. Tarık ile Ozan ölmüştü, Engin komadaydı. Üçü de zengin aile çocuklarıydı, çok iyi eğitim görmüşlerdi. Robert Kolej'den sonra Boğaziçi Üniversitesi'ni bitirmiş sonra da Yale'de üçer yıl master yapmışlar, ülkeye de bir yıl önce dönmüşlerdi. Bütün bu yıllar boyunca birbirlerinden hiç ayrılmamışlardı. Bu yüzden olacak okulda arkadaşları, onlar ı "Üç Silahşörler" diye çağırır olmuştu, ama Dumas'nın kahramanlarının tersine üçüde şiddete başvurmayan, son derece barışçı çocuklardı.
Kardeşim Ölüm...
Bunca yıllık meslek hayatımda alışamadığım mekânlardan biri de morgdur. Defalarca gelmiş olmama, hatta kimi zaman otopsilere katılmama rağmen, ne zaman yolum beyaz fayanslarla kaplı , bu tuhaf kokulu mekâna düşse, bedenim adlandıramadığım bir ürpertiyle titrer, tüylerim diken diken olur.
Gençlik hiç şüphe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat’iyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fânî ve geçici gençliğini iffetle hayrâta, istikamet dairesinde sarf etse, onunla ebedî bâkî bir gençliği kazanacağını bütün semâvî fermanlar müjde veriyorlar.