Nasıl başlayacağım bilmiyorum ama bekâr olan niyazinin,evli iki çocuk sahibi olan rehaya olan duygusu bir beşere duyulan aşktan ziyade, yoğun empatiydi,onda kendisini görmesiydi.Öyle değil mi?Hepimiz aynamızı bulmak için çırpınıp durmuyormuyuz,bir insanı birbirine bağlayan maddiyat değildi,tamamen maneviyat,ayna,empati,anlmak ve anlaşılmaktı...
"Ben ki ne istediğimi, ne beklediğimi bilmeden yaşıyorum.Fakat bekliyorum, fakat istiyorum.Aradığım, beklediğim bu arzın her yerinde pusu kuran can sıkıntısı mı? Bu gecelerin sessiz bekleyişi mi?Bu sükût bu sesler ve hep bu bekleyiş mi? Yanımda sevdiğim ve tanımadığım,benim bilmediğim,fakat derdimi bilen, kalbimi gören,ona deva olan, derdimi çekmiş olan, gülmeyen ve ağlamayan, sade yaşayan ve beni anlayan biri olsa..."